Suriye asıllı Kanadalı uzman, Orta Doğu ilişkileri ve medya konularında araştırmacı Ammar Abdulhamid ile işgal altındaki Batı Şeria'daki En-Necah Üniversitesi'nde medya profesörü Ferid Ebu Duheyr, İsrail'in söz konusu kararını AA muhabirine değerlendirdi.

Al Jazeera'nın, halkların, Gazze'de ve Batı Şeria'da yaşananlar konusundaki duygu ve düşüncelerini değiştiren medya organlarından biri olduğunu kaydeden Abdulhamid, "İsrail, söz konusu kararla, Gazze'de işlediği suçları ortaya döken 'özgürlüğün sesini susturmayı' amaçladı." dedi.

Al Jazeera'nın etkisi, kararda etkili oldu

Al Jazeera'nın yayınının sonlandırılması kararının alınması için İsrail'de bakanlar düzeyinde bir toplantı yapılması gerektiğini dile getiren Abdulhamid, "Bu karara yol açan şeyin acı ve muazzam etki olduğuna şüphe yok. Bu seferki çatışmanın yeni bir biçim aldığı ve önceki çatışmalardan tamamen farklı olduğu aşikar. Medya, bu savaşta başat ve öldürücü silah olarak karşımıza çıkıyor ve etkisi dünyanın her bir köşesine ulaşıyor. O derece ki ABD'deki üniversite öğrencileri bu meseleyi kendi meseleleri gibi benimsedi. Tüm bunlar medyanın etkisiyle oldu. Bu, Batı'daki geleneksel siyaseti sarsıyor ve yeni bir manzarayla karşılaşıyoruz." diye konuştu.

Al Jazeera'nın, geniş muhabir ağıyla ve olayları profesyonel ve yoğun bir şekilde nakletmesiyle pek çok sosyal medya kanalı ve basın organları için kaynak teşkil eder hale geldiğini aktaran Abdulhamid, "Bu yüzden bu sesin susturulması gerekiyordu. İleride başka sesler de susturulursa şaşırmam. Medyanın ve özgürlüğün sesinin susturulması için üst düzey bir karar alınması gerekiyordu. Al Jazeera, özgürlüğün sinir bozucu sesiydi." ifadesini kullandı.

İsrail, Al Jazeera'yı yalanlayamayınca kapatmaya yeltendi

Ebu Duheyr ise kapatma kararının, basın ve ifade özgürlüğünden bahseden Batı dünyası ile İsrail'in söylemiyle çeliştiğine işaret etti.

"İsrail, Al Jazeera'yı delil ve malumatla karşısına alamadı. İsrailliler haberleri yalanlayacak tek bir delil bulsalardı Al Jazeera'yı yargılarlardı. Ama bu konuda iflas ettiler (delil bulamadılar) ve tam bir İsrail politikası olan baskıcı kararları uygulamaya koymaya karar verdiler." diyen Ebu Duheyr, İsrail'in duygusal bir şekilde ve intikam duygusuyla hareket ettiğini dile getirdi.

Ebu Duheyr, "İsrail, her geçen gün biraz daha güvenilirliğini ve dünya kamuoyunun desteğini kaybediyor. Dosyasına, dünyadaki konumunu kötüleştiren kara sayfalar ekliyor." dedi.

Al Jazeera daha da güçlenerek haberciliğe devam eder

İsrail'in söz konusu kararının yansımalarıyla ilgili Ebu Duheyr, "Al Jazeera, sahada muhabirleri olmadan da internet üzerinden ve konuklarıyla bilgi aktarmaya devam edecektir. Buna engel olacak hiçbir şey yok. Sahada muhabirinin bulunması ona yüksek düzeyde güvenilirlik sağlar ve kanal bunu kaybedecek." değerlendirmesinde bulundu.

Kanalın, söz konusu kararla kazanımları olduğuna da dikkati çeken Ebu Duheyr, şunları söyledi:

"Al Jazeera'nın, 'etik ve profesyonel haberciliği' sertifikalanmış oldu. Getirilen yasak sahadan haber nakli konusunda çalışmalarına etki edecek ama bunu sahip olduğu itibarla telafi edecek. Herhangi bir ülkede Al Jazeera'ya ve muhabirlerine karşı bir hareket onun güvenilirlik hanesine yazılacak."

Ebu Duheyr, kanalın, kurulduğu tarihten (1996) bu yana toplumlarda fitne ve sorunlara yol açacak haberleri yayınlamaktan kaçındığına ve Filistin meselesini merkezi bir mesele olarak kabul ettiğini dile getirdi.

Al Jazeera'nın Filistin meselesine "işgal" gözüyle baktığını ve ölen Filistinlileri "şehit" olarak tanımladığını söyleyen Ebu Duheyr, "Kanal, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki katliamlarını, soykırımını, sivilleri, çocukları, kadınları, okulları ve hastaneleri hedef almasını deşifre etti ve bu İsrail'i büyük ölçüde rahatsız etti." dedi.