Turan Salcı
Almanya, 16 yıl süren Angela Merkel yönetiminin sonra ereceği 26 Eylül’deki seçime odaklandı. Türkiye için de önem taşıyan Almanya’daki yeni dönem senaryolarını, Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Nail Alkan ve TEPAV AB Çalışmaları Merkezi Direktörü Nilgün Arısan Eralp, Sputnik’e değerlendirdi.
22 Kasım 2005’te Hıristiyan Birlik Partisi (CDU) ile iktidara gelen Merkel, 16 yıllık görevinin sonuna geldi. 26 Eylül’deki seçimlerde federal parlamentonun alt meclisi olan Bundestag’da yer alacak isimler belirlenecek ve buradan çıkan isimler ile dolaylı olarak da yeni hükümet belirlenecek.
Almanya’da birinci partinin hükümet kurabilmesi için mutlak çoğunluğa ulaşması gerekiyor dolayısıyla yeni hükümetin koalisyon görüşmelerinin ardından netleşmesi bekleniyor.
Seçimlerde iki aday öne çıkıyor. Bunlardan ilki Merkel’in partisi CDU’nun Hristiyan Sosyal Birliği (CSU) ile ortak adayı Kuzey Ren-Vestfalya Başbakanı Armin Laschet. Diğer aday ise Merkel kabinesinde Federal Maliye Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olan Sosyal Demokrat Parti’den (SPD) Olaf Scholz. Anketlerde genel eğilim SPD adayı Scholz’un galip çıkacağı yönünde. Ancak seçimlerde bir sürpriz olma ihtimali de göz ardı edilmiyor.
Tabii yeni yönetim senaryoları üzerinden yeni hükümetin Türkiye ile nasıl ilişkiler geliştireceği de merak ediliyor. Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Nail Alkan ve Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Avrupa Birliği (AB) Çalışmaları Merkezi Direktörü Nilgün Arısan Eralp, Almanya’nın yeni dönemini Sputnik için değerlendirdi.
‘Çok fazla beklentiye girmemek lazım’
Prof. Dr. Alkan, “Ağırlıklı olarak SPD’nin kazanacağı görünüyor. Laschetyani Merkel’in devamı olacak ismin de şansı var” diyerek şunları söyledi: Laschet, Türkiye dostu bir isim çünkü Kuzey Ren-Vestfalya’da çok fazla Türk yaşıyor. Merkel Türkiye ile dengeli politika yürütse de Türkiye’nin AB üyeliğine olumsuz bakıyordu. Laschet, Türkiye lehine konuşuyor ama bu konu daha konuşulmadı. Sosyal demokrat Scholz görevi alırsa Yeşiller ve büyük bir ihtimalle Sol Parti ile koalisyona girecek. Sosyal demokratların sert bir Türkiye politikası oluyor ama Almanya’daki Türklere yönelik daha ılımlı bir politika izliyorlar. Scholzbaşbakan olursa yine Türkiye adına çok fazla beklentiye girmemek lazım çünkü Türkiye’deki insan haklarını, demokrasiyi sürekli eleştiren bir yapı.
‘Almanya’nın da Türkiye ile ilişkileri bozma gibi bir lüksü yok’
“AB’nin ve Almanya’nın Türkiye’ye ihtiyacı var” diye devam eden Prof. Dr. Alkan, şunları ekledi:
Özellikle göç konusunda Avrupa ülkeleri başta Almanya olmak üzere bu insanları tutmak istiyor. O olmuyorsa bir geçici bölgede kalmalarını istiyorlar bu bölge de Türkiye oluyor. Türkiye’ye ihtiyaçları olduğu için belki Türkiye politikalarını biraz daha ılımlı hale getirirler. Türkiye ve Almanya her zaman ortak ülke ve ilişkiler her açıdan çok yoğun. Açıkçası Almanya’nın da Türkiye ile ilişkileri bozma gibi bir lüksü de yok. Ticari ilişkiler düzgün yürüdüğü sürece siyasette de bazı eleştiriler duyacağız ama genel hatları ile politika çok fazla değişmeyecek. Almanya’nın Türkiye’ye karşı bir devlet politikası var ve bu politikalar kolay kolay değişmez.
‘İlke ve değerler ön plana çıkacaktır’
TEPAV’dan Nilgün Arısan Eralp de SPD’nin önde olduğunu düşünüyor. Eralp, şu görüşlerini aktardı:
Eğer SPD ile Yeşiller Partisi bir koalisyon kurarsa ilişkilerde göçmenler, göçmen tehlikesi yine bir rol oynayacaktır ama ilke ve değerler de ön plana çıkacaktır. Türkiye'deki demokrasinin, insan haklarının durumu ciddi bir şekilde gündeme gelecektir diye düşünüyorum.
‘Örtülü ambargo’ devam edecek mi?
Türkiye ve Almanya arasında birçok sorunlu başlık da bulunuyor. Bunlardan biri de savunma sanayisinde uygulanan örtülü ambargo. Prof. Dr. Nail Alkan, “İki ülkenin arasındaki sorunlara dair her alanda Türk-Alman komisyonları oluşturulması gerekiyor. Savunma sanayisi alanındaki sorunlar da böyle çözülür. Son dönemde Türkiye ve Almanya arasında bir güven eksikliği yaşandı. Bu güveni tazeleyebilirsek sorunlar da yavaş yavaş ortadan kalkar” görüşünde.
Eralp ise “Sosyal demokratlar iktidara gelirse bunun açık ambargoya bile dönüşebileceğini düşünüyorum” görüşünü paylaştı.
Merkel gibi güçlü bir imaj oluşturabilecekler mi?
Yeni dönemde Almanya’nın AB ile ilişkilerindeki politikaları da merak ediliyor. Prof. Dr. Alkan, Almanya’nın AB politikasının değişmeyeceğini düşünüyor. Prof. Dr. Alkan, “Merkel, Avrupa’nın siyasi lideriydi ama kendisi 16 yıl önce seçildiğinde onu kim tanıyordu. Merkel yıllar içinde olgunlaştı, siyasetini istikrarlı bir şekilde yapmaya çalıştı. Yeni seçilecek liderden de hemen karizmatik bir yaklaşım beklemeyelim zamanla bu olacaktır” diye de ekledi.
Nilgün Arısan Eralp de “Bu konuda biraz umutsuzum” diye başlayarak şunları ekledi:
Televizyon münazaralarında Avrupa Birliği bir kere bile gündeme gelmedi, daha çok hep Almanya'nın iç sorunları tartışıldı. Yani Merkel fiilen Avrupa'nın lideri gibiydi, Avrupa'nın toparlayıcısı gibiydi. Aynı rolün oynanamayacağını düşünüyorum, en azından Almanya'nın aynı güçte olmayacağını düşünüyorum.