Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, bazı belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılmasıyla ilgili, "Onları millet kendilerine, belediyelerine hizmet etsin diye seçiyor ama siz bu yetkiyi alıp kötüye kullanırsanız, eğer siz bu yetkiyi terör örgütlerine destek ya da onların propagandasına yönelik bir çaba içerisinde kullanırsanız o zaman hukuk çerçevesinde Anayasa'nın 127. ve 45. maddelerinden kaynaklanan yetkiler kullanılır." dedi.
Bakan Tunç, Türkiye Arabulucular ve Arabuluculuk Merkezleri Platformunca Arabuluculuk Haftası kapsamında düzenlenen sempozyumun ardından basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Yargı Reformu Strateji Belgesi'yle ilgili çalışmaların son aşamaya geldiğini duyuran Tunç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kamuoyuyla paylaşılmasının ardından belgedeki hedefleri hayata geçirmenin gayreti içerisinde olacaklarını söyledi.
Strateji belgesindeki hedeflerden ilkinin ceza adalet sistemiyle ilgili olacağını aktaran Tunç, şöyle devam etti:
"Ceza adaletinin genel amacı toplumu suçtan korumaktır, suçu önlemektir, suçluyu ıslah etmektir. Dolayısıyla buna yönelik bir paketimiz olacak. Burada özellikle hem denetimli serbestlikten kaynaklanan problemleri giderecek hem tutuklama tedbiriyle ilgili olarak Ceza Muhakemesi Kanunu'muzda yapılacak değişiklikleri ihtiva edecek hem de özellikle toplumun huzur ve sükununu bozmaya yönelik suçlar, trafik güvenliğini ihlale yönelik, ruhsatsız silahlara yönelik ve bunların, özellikle silahların, meskun mahallerde kullanılması, düğünlerde, nişanlarda kullanılan bu silahlar nedeniyle birtakım mağduriyetlere neden olunmasına yol açan hususları ortadan kaldıracak. Cezalarla ilgili olarak, kurusıkı da buna dahil, tüm bunları içine alan kapsamlı bir çalışma."
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'in eşinin, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) üyeliğine atanmasıyla ilgili soru üzerine Tunç, "SPK üyeliklerine nasıl atanılacağı belli. Mevzuatımıza uygun yapılmış bir atamayı farklı şekilde yorumlamak doğru olmaz. Burada tamamen kanuna uygun ve Sayın Cumhurbaşkanımızın yetkisinden kaynaklanan bir atama söz konusu." dedi.
"Narin evladımızın katillerini yargı bulacak ve hak ettikleri cezayı verecektir"
Bakan Tunç, Narin Güran cinayeti davasıyla ilgili soru üzerine, şunları söyledi:
"Daraltılmış baz çakışması gerçekten çok önemli bir delil. Bu konuda tabii değerlendirmeyi yapacak olan mahkeme. Mahkeme bütün delilleri değerlendirecek. Son duruşmada bir ek karar alınarak daraltılmış bazı çakışmalarıyla ilgili teknik raporla alakalı hakimin, mahkeme heyetinin tereddüt ettiği hususlarla alakalı da yine bilirkişiden ek raporlar istendi. Gerek tanık beyanları, gerek sanıkların beyanları hepsi mahkeme tarafından değerlendirilecek hususlar." diye konuştu.
Mahkeme heyetinin titiz çalışma sergilediğine dikkati çeken Tunç, heyetin, tereddüt edilen hususları sanık ve tanıklara sorarak çelişkili durumları yakalamanın, maddi gerçeği ortaya çıkararak suçlu ve suçsuzları ortaya çıkarmanın gayretinde olduğunu kaydetti.
Tunç, "Buradan mahkeme heyetine de teşekkür ediyoruz. Tüm milletimizden de duruşmalardaki gayretli tutumları takdir topladı. Bundan sonraki süreçte de inşallah oradaki maddi gerçeği ortaya çıkararak Narin evladımızın katillerini yargı bulacak ve onlara Türk Ceza Kanunu'ndaki hak ettikleri cezayı da verecektir." ifadelerini kullandı.
"Hukuk sistemimiz içerisinde gerçekleşen bir durum"
Adalet Bakanı Tunç, İçişleri Bakanlığınca bazı belediyelere görevlendirme yapılmasına ilişkin, "Kayyum tartışmasıyla ilgili olarak maalesef bazı siyasilerimiz yanlış yorumlar yapıyorlar. Hatta burada özellikle yargı süreçleri devam eden davalar ve soruşturmalarla ilgili yargı mensuplarımıza, Cumhuriyet savcılarımıza yönelik haksız ve hadsiz eleştirilerde bulunuyorlar. Bunları kabul etmek mümkün değil." dedi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğunu vurgulayan Tunç, "Hukuk devleti suç işlenmesine müsamaha göstermez. Dolayısıyla hukuk devletinde tarafsız ve bağımsız yargı eğer bir kuvvetli suç şüphesi varsa elbette ki soruşturur. Bu adi suçlar bakımından da böyledir, terör suçları bakımından da böyledir." ifadelerini kullandı.
Tunç, hakkında soruşturma, kovuşturma yapılan ya da hakkında hüküm verilen tüm bu yerel yöneticilerle ilgili uygulamanın nasıl yapılacağının Türk hukuk sisteminde belli olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Anayasamızın 127. maddesi İçişleri Bakanlığına bir yetki veriyor. Eğer bir suç soruşturması söz konusu olursa, kovuşturma söz konusu olursa, bir suç işlenmesi söz konusu olursa o yerel yöneticinin, o belediye başkanının görevden geçici olarak uzaklaştırılabileceğine yönelik Anayasa'mızda bir hüküm var. Ve bu hüküm doğrultusunda da Belediye Kanunu'nun 45, 46 ve 47. maddelerinde bir düzenleme var. Burada 45. maddede yapılan düzenlemeyle hakkında terörle ilgili bir soruşturma açılan belediye başkanı varsa bu konuda 'İçişleri Bakanlığı soruşturma aşamasında geçici olarak görevden alabilir' şeklinde bir yetki var. Kanun bu yetkiyi vermiş. Tüm bunlarla ilgili dosya kapsamıyla ilgili, işlenen suçla ilgili değerlendirmeyi yapacak olan Anayasa'nın 127. ve Belediye Kanunu'nun 45. maddesinden aldığı yetkiyle İçişleri Bakanlığı bu yetkisini kullanabilir."
Adalet Bakanı Tunç, yerel yöneticiler ve belediye başkanlarının milletten aldıkları yetkiyi millete hizmet olarak kullanmak zorunda olduklarını vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Onları millet kendilerine, belediyelerine, hizmet etsin diye seçiyor ama siz bu yetkiyi alıp kötüye kullanırsanız, eğer siz bu yetkiyi terör örgütlerine destek ya da onların propagandasına yönelik bir çaba içerisinde kullanırsanız o zaman hukuk çerçevesinde Anayasa'nın 127. ve Belediye Kanunu'nun 45. maddelerinden kaynaklanan yetkiler kullanılır. Kimse de 'Bu yetkileri İçişleri Bakanlığı niye kullandı' diyemez. Çünkü o yetki kanundan, Anayasa'dan kaynaklanıyor."
Söz konusu görevlendirmelerle ilgili başlatılmış bir soruşturmanın bulunduğunu anımsatan Tunç, "Tamamen hukuk sistemimiz içerisinde gerçekleşen bir durum söz konusu." diye konuştu.
"Bu başkanlığın düşmesi değil, geçici olarak görevden uzaklaştırma"
Tunç, vatandaşlarca "Yüksek Seçim Kurulu bu kişilerin adaylığını kabul etmeseydi" eleştirilerinin geldiğini belirterek, hakkında kesin hüküm olmayanlarla ilgili adaylık başvurusunun reddedilmesinin söz konusu olmadığını dile getirdi.
Yüksek Seçim Kurulunun, kesinleşmiş hüküm varsa adaylığı kabul etmeyeceğine dikkati çeken Tunç, şu ifadeleri kullandı:
"Devam eden bir soruşturma, devam eden bir dava varsa bu durumda Yüksek Seçim Kurulu sabıka kaydına bakar. O süreçte Yüksek Seçim Kurulunun adaylığı reddetme gibi bir yetkisi söz konusu değil. Bu yetki geçici görevlendirme yetkisi, sonradan görevden alma ve yerine başka birini görevlendirme yetkisi tamamen başlayan soruşturmalar ve devam eden davalarla ilgilidir. Kesinleşmiş bir hüküm olduğunda zaten başkanlık düşer, meclis seçer. Kesinleşen bir ceza nedeniyle eğer başkanlık düşüyorsa o zaman meclis üyeleri arasından seçilir ama burada kesinleşen bir yargı süreci yok. Soruşturma var, kovuşturma var, temyiz süreci var. Dolayısıyla bu başkanlığın düşmesi değil, geçici olarak görevden uzaklaştırmadır. Ve yerine de geçici görevlendirmedir. O nedenle bizim hukuk sistemimiz içerisinde söz konusu olan bir uygulama."
Yasa dışı bahse teşvik soruşturması
Tunç, gözaltına alınanlar arasında şarkıcı Serdar Ortaç ve sunucu Mehmet Ali Erbil'in de olduğu "yasa dışı bahse teşvik" soruşturmasıyla ilgili soruya da şu yanıtı verdi:
"Bütün soruşturmaları, davaları böyle tek tek değerlendirmemiz çok uygun değil. Yargının başlatmış olduğu bir soruşturma var. Bu soruşturma neticesinde gerçekleşen gözaltılar. Soruşturma neticesinde kişiler kendilerini savunacaktır. Eğer bir suç varsa ortada onun da elbette ki gereği yapılır."
"PKK terör örgütünü bu ülkeden silip atmak durumundayız"
Bakan Tunç, eski AK Parti Milletvekili Şamil Tayyar'ın, bölücü terör örgütü PKK'nın elebaşı Abdullah Öcalan'ın "umut hakkı"ndan yararlanmasıyla ilgili görüşme süreci yürütüldüğünü ve sürecin olumlu sonuçlandığını iddia ettiği hatırlatılarak yöneltilen soru üzerine, şunları söyledi:
"Terörle mücadeledeki kararlılığımızdan taviz vermeden devam edeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımız da ve diğer siyasi liderlerimiz de bu anlamda gerçekten Türkiye'nin terörden kurtulmasıyla ilgili olarak önemli açıklamalar yapıyorlar. Terörün her türlüsü bu ülkeden silinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Birtakım değerlendirmelerin bize sorulup burada açıklama yapmak doğru değil. Burada özellikle kişilerin, cezaevlerindeki hükümlülerin yakınlarıyla nasıl görüşecekleri, mevzuatımız zaten bellidir. Bu çerçevede zaten yakınlarıyla görüşmeler gerçekleşiyor. Milletimizin birlik ve beraberliğini, huzurunu bozmaya yönelik 40 yıldan bu yana ülkemizi huzursuz eden PKK terör örgütünü bu ülkeden silip atmak durumundayız. Bu ülkenin insanları kardeştir. Türk, Kürt, Laz, Çerkez hiçbir ayrım yapmadan birlik ve beraberliğimizi kuvvetlendirip, iç cephemizi kuvvetlendirerek Türkiye'yi daha güçlü kılmak durumundayız. Bu yöndeki çalışmalara da hız kesmeden devam edeceğiz."