Kılıçdaroğlu'nun 'taze' danışmanları CHP'yi karıştırdı!

Kılıçdaroğlu'nun 'taze' danışmanları CHP'yi karıştırdı!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yeni ekonomi danışmanı Daron Acemoğlu'nun 'Dar Koridor' adlı kitabında Atatürk ve inkılaplarını eleştirdiği ortaya çıktı. CHP içerisinde Acemoğlu sözleri tartışmalara yol açtı.

A+A-

Dünyanın hiçbir yerinde kendi ekonomisini çökertmek için borsayı ve sermaye piyasalarını hedef alan bir muhalefet liderine rastlanmadığını dile getiren Erdoğan, "Bizzat kendilerinin örnek gösterdiği hiçbir batı demokrasisinde, milletine karşı beşinci kol faaliyeti yürüten bir siyasetçiyle karşılaşmazsınız. Biz işte bunun için mevcut yönetim elinde CHP, Türkiye'nin içine sokulmuş bir Truva atıdır diyoruz. Biz işte bunun için CHP, emperyalistlerinin oyuncağı haline dönüşmüş bir yapıdır diyoruz. Biz işte bunun için Bay Kemal ve şürekasından ülkemize ve milletimize hiçbir hayır gelmez diyoruz." değerlendirmesinde bulundu. AA Cumhurbaşkanı Erdoğan: Milli insansız savaş uçağı Kızılelma 2023'ün sonuna doğru seri üretime geçecek 27 Kasım 2022

Kemal Kılıçdaroğlu'nun yeni danışmanları gündem olmaya devam ediyor. Terör örgütü PKK'nın hendek olaylarıyla şehirleri harabeye çevirdiği dönemde askere "çocuk katliamcısı" iftirası atan Hacer Foggo'dan sonra bu kez de Daron Acemoğlu vakası patlak verdi.

Kılıçdaroğlu’nun “İkinci Yüzyıla Çağrı” programında ekonomi danışmanı olarak açıkladığı Daron Acemoğlu’nun geçmişi, CHP’lileri şaşkına çevirdi.

Acemoğlu'nun "Dar Koridor" adlı kitabında, CHP dönemini eleştiren ifadeleri sosyal medyada gündem oldu.

CHP eski Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpçu sosyal medya hesabı Twitter'dan tepki gösterdi.

Kılıçdaroğlu'nun yeni danışmanı Daron Acemoğlu 'Dar Koridor' kitabında, Atatürk'ün devrimlerini ve dönemin CHP'sini despot olarak nitelendirirken, "Latin alfabesine geçiş, kıyafet devrimi ve dini kurumların yeniden yapılandırılması gibi pek çok reform, topluma danışılmadan yapıldı ve zorla dayatıldı. Bu reformlara direnenler, örneğin Batı tarzı şapka yerine 'fes' takmakta ısrar edenler kovuşturmaya uğradı. bazı durumlarda da infaz edildi" ifadelerini kullandı.

meltem20.pngmeltem19.png

resized-48922-1e625251e0ac40848177485b89456a125128853e.jpeg

Fildişi Kuleden görünen ‘Dar Koridor`

Daron Acemoğlu ve James A.Robinson’un yazdığı “Dar Koridor” adlı kitap geçen Eylül ayındaki basımından beri dünyada ve ülkemizde de çok sözü edildi. Daron Acemoğlu, adı son yıllarda sıkça Nobel ödülü adaylığı ile anılan bir ekonomi profesörü; kendisi 1993’den beri de ABD’de Massachusetts Institute of Technology’de ders veriyor.

Dar koridor, bireysel ve sivil toplum özgürlükleri ile devletin gücü arasında, sürdürülebilir gelişmeye yol verecek kontrollü bir dengenin kurulabilme koşullarının güçlüğünü betimliyor. Beş yüz sayfalık bu kitapta[1], Acemoğlu ve Robinson politik ekonomi literatürüne referanslar ve geniş bir araştırmacı grubunun desteği ile biraraya koydukları zengin ülke-dönem örnekleriyle konuyu irdeliyor.

Kitabın bütünü hakkındaki yorumlarımı bir başka yazıya bırakarak, burada Türkiye hakkındaki kısımlarına değineceğim. Esas olarak, kitabın Türkiye Cumhuriyet’inin kuruluşu, darbeler dönemi ve 2000’leri okuyuşunda yanlışlıklar olduğunu düşünüyorum. Birinci Dünya Savaşı’ndan Türkiye Cumhuriyeti ’nin kuruluşuna geçişi Kurtuluş Savaşı’na hiç değinmeden, sadece şu cümleyle anlatılmış: “Daha sonra Atatürk adını alacak Mustafa Kemal’in liderliğindeki güçlerin zaferiyle kurulan T.C. …” Ülkeyi her yandan kuşatan emperyalizme ve içerdeki işbirlikçilerine karşı, dünya savaşın sonrası şartlarında 4 yıl vatan topraklarını kurtarmak için verilen savaş sonrası T.C. devletinin kuruluşunu değerlendirmek için kullanılan şu cümleler, fazlaca yanlı ve insafsız değil mi: ”Ordu ve bürokrasinin önderliğinde…daha fazla reform ve devlet inşası için yol açıktı ama, ama sadece despotik tarzda bir devlet oluşumu için. Artık iktidar merkezi Atatürk’ün CHP’siydi.” Azınlıkların Osmanlı döneminde ticaret ve iş hayatını elinde tuttuğu, milletin yüzde en fazla yüzde 10’unun okuma-yazma bildiği, uzun yıllar savaşın yıkımı üzerine kurulmaya uğraşılan bir cumhuriyette hemen çok partili bir demokrasiye geçişi beklemek ne kadar mantıklı olabilir?

Devamı şöyle: “…bazı reform uygulamaları …bir kısım özgürlükler getirmek bakımından önemli adımlar olsa da Türkiye’yi koridora sokmak amacı taşımıyordu… CHP …liderleri ve müttefikleri için denetlenmeyen bir iktidar ve ekonomik zenginlik de getirdi.” Bu ifadeleri, bu toprakları vatan yapan ve bu millete bu coğrafyada 100 yıl büyük yol aldıran T.C. devrimlerini küçümsemek diye algılamamaktan mümkün mü? T.C.’nin kuruluşundan sonraki 20-25 yıl boyunca, ve Büyük Depresyona’a rağmen, Cumhuriyet tarihinin en yüksek oranlarında büyüme sergileyerek sadece Osmanlı borçlarını kapatmakla kalmamış, onlarca fabrika kuran, eğitim devrimi gerçekleştirerek sosyal bilinç ve mobiliteyi hiç olmadığı boyutlara oluşturan, uçak üretip ihraç eden bir ülke oluşu tam da o “dar koridor”a hızla ulaşmanın koşullarını oluşturan bir ülke profili çizmemiş midir?

“Bu reformlara direnenler, örneğin Batı tarzı şapka yerine fes takmakta ısrar edenler …bazı durumlarda infaz edildi.” Bu teyide muhtaç iddialı fadelerin de kaynak gösterilmeden kitapta yer almış oluşu akademik etikle bağdaşmadığını düşünüyor ve yanıtını tarihçilere bırakıyorum.

Darbeler dönemine dair, Sovyetler’in yıkılışına dek NATO, ABD ve çift kutuplu jeopolitiğin Türkiye’nin iç dinamikleri üzerindeki etkileri ve “dar koridor”dan uzaklaştırması hakkında hiçbir ifadenin bulunmaması, bu 1960-1980 döneminin de iyi okunamadığını gösteriyor. Darbelerden de önce, köy enstitülerinin 1954’de kapatılışı, örneğin, Türkiye’nin, kitabın dar koridor dediği o özgürlük ve kontrollü etkin devlet dengesinden uzaklaşmasının belki de en önemli sebeplerinden oluşuna hiç değinilmiyor.

Ordunun müdahalelerinin ve toplumsal denetim için dinin kullanılışının, artan şehirleşme ile muhafazakar kesimlerin organizasyonu ve AKP’nin ve (kendi ifadesiyle, ‘zenci Türk’) Erdoğan’ın yükselişine yol açışı açıklaması yüzeysel kalmış. Soğuk savaş, petrol şokları ve kontrolsüz serbestleşen piyasalar gibi global şartların İMF’nin borç verme karşılığı dayattığı zorlayıcı koşullarla birleşerek yavaşlayan büyüme ve artan sosyo-ekonomik istikrarsızlık üzerindeki rolüne kitapta değinilmiyor — ki bunlar özellikle 1980’lerden bu yana Türkiye’deki sosyal sermayenin zarar görüşü ve kollektif hareketin güçleşmesiyle yakından bağlantılı olarak Türkiye’nin dar koridordan uzaklaşmasında çok önemli etkenlerdir.

Kitabın AKP’nin ilk dönemine dair kısmı da eleştiriye çok açık: “2000’lerin ilk birkaç yılında sivil toplum geliştikçe…koridora giriş mümkün görünmeye başlamıştı.” 2013’da yayınlanan makalemde, bu beklentinin o dönemde de oluşmamış olması gerektiğini ekonomik bir analizle açıklamıştım.[2] Nitekim, so yıllarda yayınlanan çeşitli araştırmalar ve raporlarda AKP’nin ilk yıllarından beri kaynakları rekabet dışı yöntemlerle yeni kurulan yandaş şirketlere ve yeni bir zengin sınıf yaratmaya yönlendirdiğini, ve sosyal mobiliteyi ciddi anlamda sekteye uğrattığını göstermekte. Oysa kitaptaki ifadelere göre, 2007 muhtırasıyla birlikte AKP’nin despotikliğe evrilişi herşeyin ‘tersine dönüşü’nün başlangıcı.

Kitap, savı ve global jeopolitiğin evrimi sürecinde muhtemelen değişime gebe devlet yapılanmaları da göz önüne alınırsa çok sözü edilecek bir çalışma ve zengin anektod ve analizler içeriyor. Politik iktisat ile ilgili herkese bu yüzden öneririm … ancak, okurken eleştirel bakış açınızı ihmal etmeden!

https://www.veryansintv.com/fildisi-kuleden-gorunen-dar-koridor/amp/

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.