CHP TABANININ İLK SEÇİMİ: “DERSİMLİ” “PİRO” KEMAL Mİ? CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU MU?

CHP TABANININ İLK SEÇİMİ: “DERSİMLİ” “PİRO” KEMAL Mİ? CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU MU?

CHP TABANININ İLK SEÇİMİ: “DERSİMLİ” “PİRO” KEMAL Mİ? CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU MU?

A+A-

98477-001.jpg

CELAL EREN ÇELİK

ALTILI MASA son toplantısında da bir aday ismi açıklamazken İYİ PARTİ’nin Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı konusunda “Direncinin” devam ettiği de açıkça ortada duran bir gerçeklik.

Ancak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu açısından tek sıkıntı ALTILI MASA içerisinde İYİ PARTİ’nin direnci değil. Kılıçdaroğlu bizzat kendi partisinin tabanı tarafından da adaylığının kayıtsız şartsız destek almadığının, tabanın önemli bir kısmının kendi adaylığını riskli gördüğünün ve kendisi yerine İmamoğlu yahut Yavaş gibi isimlerin aday gösterilmesini desteklediğinin gayet farkında.

Kılıçdaroğlu kendi siyasi ikballerini düşünen vekillerin ve belediye başkanlarının, kendisinin aday olması ile boşalacak CHP Genel Başkanlığı koltuğu için planları olan “Ekiplerin” sırf bu nesneler ile canhıraş biçimde “Adayımız Kılıçdaroğlu” yağcılığı içinde olduğunu da görüyor.

Aynı Kılıçdaroğlu bu vekil, belediye başkanı ve “Kendisinden sonrası için planları olan” ekiplerin bu buram buram yağcılık kokan destek açıklamalarının partide tabanı konsolide edip, kendi adaylığına ikna etmek bir yana ters teoriğini de görmekte ve taban “İkna olmuyor”

Bu noktada Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkan tabanın hatırı sayılır kısmını ikna etmek için büyük ve tehlikeli bir kumara kalkıştığını görüyoruz.

Kemal Bey bu “İkna sürecinde” tıpkı kendi genel başkanlığını garantiye almak işin parti içerisinde nasıl etnisite siyaseti ve mezhep siyasetinin önünü açtıysa ve partide bu tehlikeli siyasi yapılanmaları (Sadece CHP değil herhangi bir siyasi partide etnik ve mezhepsel siyaset temel haline getiriliyor ise tehlikedir) kendi siyasi geleceğine “Kalkan” ve “Ana taşıyıcı kolon” yaptıysa şimdi de benzer bir stratejiye geçiş yapıyor.

Kemal Bey kendi tabanını ikna etmek için bilinçli, planlı ve stratejik bir “Algı çalışmasını” devreye almış gözükmekte. Bu çalışmanın ana merkezini ise Kemal Bey’in “Alevi kimliği” oluşturuyor.

Kemal Bey şimdi medyatik, özellikle Alevi “Parti üyeleri” (Bakın seçmen demiyorum parti üyeleri) üzerinde etkisi olan isimlere kendi adaylığının “Alevi kimliği nedeni ile istenmediği, tek sebebin bu olduğu” algısını oluşturacak tehlikeli bir propaganda çalışmasına başlattı.

Kemal Bey’in bu stratejisi doğrultusunda az önce bahsettiğimiz üzere CHP’nin Alevi üyeleri üzerinde etkili, sanat ve medya camiasında etkisi olan isimler “Kemal Bey Alevi olduğu için istenmiyor” temalı Tweet’leri ardı ardına atmaya başladılar…

fnereuxxeaarpy5.jpg

fnereuywqaa-sej.jpg

Şimdi burada stratejide 3 önemli husus var: Bunlardan ilki “Kemal Kılıçdaroğlu Alevi kimliği nedeni ile istenmiyor” propagandası ile bir “Mağduriyet” yaratmak…

İkincisi CHP üyesi, Alevi ama mezhepsel saplantı içerisinde olmadan değerlendirme yaparak Kemal Bey’in adaylığını riskli bulan seçmenin mezhepsel kimlik hassasiyetine oynayıp onları “İkna ve konsolide” etmek”…

Üçüncüsü ve en tehlikeli olan kısım ise verilen “Mesajlarda” gizli. Tüm bu propaganda ile halen ikna olmayan parti tabanındaki kitle “Alevi karşıtı, nefret suçu işleyen kişiler” olarak önce yaftalanacak, sonrasında bu yaftalama üzerinden özellikle sosyal medya üzerinden linçe maruz bırakılacak ve kurulacak yoğun psikolojik baskı ile bastırılıp ”Alevi karşıtı, nefret suçu işleyen kişi” olarak damgalanmamak için sindirilerek Kılıçdaroğlu’nun adaylığına “Zorla” ikna edilecek.

Maalesef bugün Türkiye’nin kurucu partisi olan CHP’de bir genel başkanın mezhepsel siyaseti temeline alan böyle bir strateji kurmasını sağlayan tehlikeli ve yanlış dönüşümü gerçekleştiren bizzat Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisidir.

Kemal Kılıçdaroğlu parti yönetimine geldiği zaman kendi kadrosu olmadığı ve koltuğunu korumak için “Güveneceği” kadrolara ihtiyaç duyduğu zaman tercihini partide liyakati bir kenara bırakarak kendi etnik ve mezhepsel kimliğine yakın isimleri kritik noktalara yerleştirdi.

Kısa süre içerisinde durum öyle bir hal aldı ki, nasıl AKP’de yükselmenin yolu türbandan, İHVAN’dan, Sünni cemaat tarikatlardan geçiyorsa CHP’de “Yükselmenin” yolu da Kürt etnisite siyasetine dahil olmaktan ama daha da önemlisi “Mezhep siyaseti” yapmaktan geçer oldu.

CHP’de liyakat, örgütte karşılığı olmak, partide emeği olması bir yana bırakıldı insanlar değerlendirilirken. Etnik ve mezhepleri “Yükselme kriteri” haline getirildi.

Buna paralel olarak gayet bilinçli olarak ilçe, il yönetimleri ,Kurultay delegasyonu buna göre “Dizayn edildi”

İş o boyuta vardı ki partinin kimi il başkanları, PM üyeleri Kemal Kılıçdaroğlu’nu bir siyasi figür olarak değil “O makamda bizim için Genel Başkan değil Piro oturuyor” diyecek kadar mezhepsel sıfatı ile görmeye başladılar.

Bu arada önemli bir hususun altını çizmek gerekiyor: Bu coğrafyada Alevi vatandaşlarımız yüz yıllardır en çok zulme uğrayan, çile çeken, ötekileştirilen, devletten uzak tutulan grupların başında geldiler.

Ama buna rağmen her dönem Türkiye’nin aydınlık yüzü ve temelindeki en önemli harçlardan birisi olan Alevi vatandaşlarımız için Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı olması “Psikolojik” bir “Zafer” olarak etki yarattı.

Alevi vatandaşlarımız özellikle CHP üye ve seçmeni olan Alevi vatandaşlarımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun şahsında ilk kez bir “Karar mekanizmasının başına geçtiklerini” bir sonraki adımda yüzyıllar sonra ilk kez “Devleti yöneteceklerini” gördüler ve bu durum egolarını okşadı.

Bu ego okşandıkça ve mezhepsel siyaset her geçen gün Kemal Kılıçdaroğlu tarafından kendi siyasi ikbali için partiye hakim kılınınca hali ile mezhepsel siyasetten siyasi ve ticari rant sağlayan “Siyaset simsarı” ekipler de oluştu.

Bu siyaset simsarları CHP üyesi Alevi vatandaşlarımızın mezhepsel kimliğini “kullanarak” siyasi ve ticari kazançlar sağladı.

Alevi yurttaşlarımız ise partiye hakim oldukları düşüncesi ile manevi bir tatmin ve haz yaşadılar ve “Güç bizde”, hatta bir adım da öteye geçip “Biz olmasak parti olmaz” psikolojisine girdiler.

İşte şimdi bu mezhepsel siyaset sayesinde siyasi ve ticari rant elde eden siyaset simsarları Kemal Kılıçdaroğlu’nun tabanı ikna etme stratejisinde sahne almaya başladılar ve yine Alevi partililerin hassas mezhepsel kimliği üzerine oyunu kuruyorlar…

Kendilerine kim karşı çıkarsa “Alevi düşmanı, nefret suçu işleyen ayrımcı” olarak niteleyecekler, susturup bastıracaklar, hesapları bu. Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olamaması onların mezhepsel siyasete dayalı siyasi ve ticari rantlarını kesecek.

Ve burada nasıl AKP Sünni vatandaşlarımızın dini duygularını istismar ediyorsa, başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP içerisindeki bu mezhepsel siyaset simsarları da Alevi vatandaşlarımızın dini duygularını istismar etmekte ve kendilerine basamak yapmakta.

Kemal Kılıçdaroğlu çok tehlikeli bir kumar oynuyor. Türkiye AKP tarafından dinin sömürülmesi ile bir 20 yıl karanlık yaşadı. Şimdi bunun farklı bir versiyonunu istemiyoruz ve buna Türkiye’nin tahammülü yok. Bu ülkenin çıkarları da Kemal Bey’in kişisel siyasi çıkarlarından öndedir.

Hayatı Aleviler ile iç içe geçmiş, en yakın dostlarından çoğunluğu Alevi olan, Cem Evleri’ne giden, dedeler ile konuşan, müsahip erkanını iyi bilen birisi olarak duyarlı ve mezhepsel saplantı içerisinde olmayan pek çok Alevi’nin de bu durumdan rahatsız olduğunu belirtelim…

Bugün Kemal Kılıçdaroğlu’nun partiyi getirdiği noktada maalesef CHP, AKP’nin dini kullanmasını eleştiremeyecek noktaya gelmiştir; zira parti içerisinde dini inançlar üzerinden siyaset yapılması Kılıçdaroğlu’nun temel politikalarından birisidir ve bunun AKP’den bir farkı yoktur.

Bugün tartışılan konu ALTILI MASA’nın adayının Kemal Kılıçdaroğlu olup olmayacağı, olursa seçilip seçilemeyeceğidir. Ancak CHP tabanı ve üyelerinin bundan önce ülkenin geleceği açısından yapması gereken çok önemli bir seçim bulunmaktadır…

CHP üyeleri, tabanı, delegeleri, yöneticileri Kemal Bey’in “DERSİMLİ” ve “PİRO” sıfatlarının mı, CHP Genel Başkanı sıfatının mı kendileri için önem taşıdığına artık net biçimde karar vermek durumundadır.

CHP Türkiye’nin “Kurucu partisidir” ve bu önemli, kendisini diğer partilerden ayıran özelliği ile aslında “CHP TÜRKİYE’DİR” CHP’de hiç bir etnik ve mezhepsel yapıya özel bir imtiyaz tanınması söz konusu olamaz, hiç bir etnik/mezhepsel yapı kendisini imtiyazlı göremez.

Son sözüm de bu yukarıda bahsettiğim mezhepsel siyaset simsarlarının dini inançlarını sömürdükleri ve “Biz olmazsak parti olmaz” propagandasına kapılıp bu sözleri yüksek sesle dile getiren CHP üyesi değerli Alevi yurttaşlarımıza…

Bu ülkede Ali Haydar Veziroğlu dehşet bir mali ve propaganda gücü ile Alevi Partisi kurdu (Barış Partisi), bu ülkede ‘80 öncesine Mustafa Timisi Alevi Partisi kurdu Türkiye Birlik Partisi… Sonuç? Bu partiler 0.5 oy alamadan tarihten silinip gittiler ama CHP hala burada…

O nedenle “Biz olmazsak parti olmaz” lafını çok kullanmayın, mezarlıklar kendilerini vazgeçilmez zannedenler ile doludur ve aslolan ne sizler ne bizleriz aslolan “Ulu Çınar’ımız” olan CHP’dir…

Kişiler de, klikler de, Genel Başkanlar da gelir geçer ama kalıcı olan CHP’dir ve “CHP TÜRKİYE’DİR” Buna göre düşünün, buna göre hareket edin, kararınızı da buna göre verin…

Şimdi sorun kendinize; “PİRO KEMAL”in “Müritleri ” mi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığını yaptığı CHP’nin “Özgür,mezhepsel körlük bataklığına saplanmamış ve kimseye bağlı olmayan” Genel Başkanı ile “Eşit” üyeleri mi olacaksınız? 
Karar sizin…

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum