Aşı karşıtlığı da bulaşıcı hastalıklar da artıyor: 'Aşı olanlar da risk altında'

Aşı karşıtlığı da bulaşıcı hastalıklar da artıyor: 'Aşı olanlar da risk altında'

Aşı karşıtlığı da bulaşıcı hastalıklar da artıyor: 'Aşı olanlar da risk altında'

A+A-

Aşı karşıtlığının artması 'insanlığı' tehdit ederken çocukluk çağı aşılarının bile yaptırılmaması sorunun giderek büyümesine neden oluyor. Kontrol altına alındığı düşünülen 'kızamık' vakalarının sayısı artıyor, 'aşı olmayan çocukların aşı olan çocuklar için tehlike oluşturması' ihtimali de masada.

Okulların açılmasına sayılı günler kala uzmanlar artan aşı karşıtlığına ve bunun tehlikeli sonuçlarına dikkat çekiyor. Aşı karşıtlığının küresel bir sağlık sorunu olduğunun altı çizilirken Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ‘insanlığı tehdit eden 10 sağlık problemi’ içerisine ‘aşı karşıtlığını’ da aldı. Türkiye’de durum nedir? Aşı karşıtlığı artıyor mu? Rutin aşıların bile uygulanmaması ne gibi riskler taşıyor? Uzmanlar konuyu tüm boyutlarıyla Sputnik'e anlattı.

'Bulaşıcı hastalıklar artışa geçecek'
Aşı karşıtlığının son yıllarda tüm dünyada belirgin bir biçimde arttığının altını çizen İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Badur buna bağlı olarak bulaşıcı hastalıkların yayılımının da arttığını vurguladı.
Okulların açılmasıyla birlikte ‘bulaşıcı hastalıkların artışa geçeceği düşüncesinin yadsınmaz bir gerçek’ olduğunu dile getiren Prof. Dr. Badur, “Kızamık örneğini düşünürsek, aşı karşıtlığının artışına paralel olarak, gelişmiş ülkelerde, örneğin Avrupa ülkelerinde, 2000’li yıllara gelirken kontrol altına alındığı düşünülen bu enfeksiyon hastalığını, 21. Yüzyıla girdiğimizde süratle artış gösterdiği; bu sorunun net olarak çocuklarını aşılatmayan ailelerin yaklaşımından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Ülkemizde de 2000’lere gelirken 100’lerle ifade edilen kızamık olgularının sayısı, aniden binli sayılara yükselmiş ve hastalık ciddi bir sağlık sorun olarak değerlendirilmiştir. Yaşanan bu gelişmede, her ne kadar olumsuz koşularda ülkemize sığınan göçmenlerin rolüne dikkatler çekilse de asıl nedenin çocuklarını aşılatmayan ya da rapel (hatırlatma) dozlarını yaptırmayan erişkinlerin olduğu yadsınmaz bir gerçektir. Kızamık kolay bulaşan bir hastalıktır ve kızamıktan korunmanın yolu, aşılanmaktan geçer“ diye konuştu.

‘Bireysel özgürlükler’ kapsamında değerlendirmesi bir hata'
Aşı karşıtlığının artmakta olduğunun hem sayısal verilerle hem de toplum genelinde dillendirilen ‘aşı karşıtı’ söylevlerden anlaşıldığını kaydeden Prof. Dr. Badur şunları söyledi;
“Ankara-Pediatrik Enfeksiyon Derneği’nin çalışmalarında, 2000’li yıllarda 150 civarında olan, “çocuklarına aşı uygulamasını kabul etmeyen ve aşılatmayan” aile sayısının, 2020’li yıllarda 30.000’lere ulaştığı saptandı. Çocukların Sağlık Bakanlığı tarafından kabul edilen aşı takvimi uyarınca aşılanmaması hem kendilerini hem de çevredekiler açısından ciddi bir risk. Ülkemizde, özellikle Aile Sağlığı Merkezlerinde, çocuğuna aşı yaptırmayan bir aileye herhangi bir yaptırım uygulanamamakta; sadece bu durumun kendi isteği olduğunu beyan eden bir yazı alınmakta. Konunun “bireysel özgürlükler” kapsamında değerlendirilmesi bir hatadır; toplum sağlığını ilgilendiren bir uygulamanın, herhangi bilimsel bir temele oturtulmadan, sadece bireysel tercihler nedeniyle kabul görmesi anlaşılır bir uygulama değildir.“

'Kızamık artışının nedeni aşı karşıtlığı'
Aşılanma oranı düştükçe, kızamık, su çiçeği gibi ‘ortadan kalkan’ hastalıkların yeniden artabileceği uyarısının altını çizen Prof. Dr. Badur şu bilgileri paylaştı:
"Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 2024 yılının ilk üç ayını kapsayan kızamık-kızamıkçık raporunda, örgütün Avrupa bölgesinde toplam 56 bin 634 kızamık olgusu saptandığı, 2023 yılının tamamında ise 61 bin 70 olgu belirlendiği bildirilmiş. Buna göre, 2024 yılının ilk üç ayında neredeyse bir önceki yılın tamamında saptanan sayıya ulaşıldığı anlaşılmaktadır. Aynı raporda yine DSÖ-Avrupa bölgesi ülkeleri arasında ülkemiz, 2024 yılı ilk üç ayında saptanan 4 bin 698 olgu ile 6. sırada yer almaktadır; Türkiye’de 2023 yılının tamamında 5 bin 4 olgu saptandığı dikkate alınırsa, tüm kıtada olduğu gibi, ülkemizde de 2024 yılı ilk üç ayında saptanan olgu sayısı, 2023 yılının tamamında bildirilen olgular kadardır ve bu durum kızamığın süratle yayıldığını göstermekte. Türkiye, sırasıyla Kazakistan, Azerbaycan, Rusya cumhuriyeti, Kırgızistan ve Romanya’dan sonra Avrupa ülkeleri arasında en fazla olgu bildiren ülke konumunda. “

Aşısız çocuk, aşılı çocuk için de risk
Aşılı çocuklar için ‘aşı yapılmayan çocuklarla’ bir arada olmanın risk oluşturacağını dile getiren Prof. Dr. Badur sözlerini şöyle sürdürdü;
“Salgın biliminde “toplumsal bağışıklık-sürü bağışıklığı” (herd immunity) şeklinde isimlendirilen bir kavram vardır. Bir toplumda aşılanan sayısı yüksek ise doğal olarak aşılanmayanların da hastalık etkeni ile temas olasılığı azalmakta; buna karşın toplumda aşılı yani bağışık birey sayısı azalır ise, aşısızların, aynı zamanda şu ya da bu nedenle (kronik hastalık, immün yetmezlik gibi) aşı uygulanmayanların etken ile temas riski artmakta. Bu durum göz önüne alınarak, örneğin ABD’de bazı eyaletlerde, aşısız çocukların diğerleri ile birlikte aynı okulda eğitimlerini sürdürmeleri engellenmiş olup, aşılanmayı kabul etmeyen ailelerin çocukları, ancak aynı yaklaşımdaki ailelerin çocukları ile birlikte özel bir okula gidebilmekte; Fransa’da 2019 yılında kabul edilen bir uygulama ile okula kaydedilecek çocuklar için zorunlu kılınan 11 aşının uygulanmış olduğunun belgelenmesi istenmekte, eğer bu durum söz konusu değilse, okula kaydı yapılmamakta“

'Hurafelerden uzak durun'
Türkiye’de aşıların gelişmiş bir takvim uyarınca ücretsiz olarak gerçekleştirildiğini söyleyen Prof. Dr. Badur, ailelerin özellikle hurafeler şeklinde, gerçekle uzaktan yakından ilgisi olmayan söylentilere rağbet etmemesi gerektiğini bir kez daha vurguladı.

Pandemi, aşı karşıtlığını artırdı
Prof. Dr. Badur’un dikkat çektiği bir nokta ise aşı karşıtlığının pandemi ile birlikte artışa geçmesi:
"Evet, bu bir gerçek. Henüz ülkemizde bu konuyu irdeleyen bir yayına rastlamadım, ancak eminim ki yürütülmektedir. Yurt dışı verilerine baktığımızda, özellikle mRNA aşıları ile ilgi gerçek dışı, saçma sapan görüşlerin, bilimsel bir temel oturtulmasa da genel toplum bazında rağbet gördüğü; özellikle sosyal medya aracılığı ile aşı karşıtlığının yaygınlaştığı bilinen bir gerçektir. Konu ile eleştiriler “duydum ki, dediler ki, söylendiğine göre” gibi söylevlere dayanmakta; aşıları savunanlar “ilaç sektörünün sözcülüğü” ile suçlanmakta; “gerideki büyük oyunu” sadece kendilerinin görüp anladığı dillendirilmektedir. Pandemi sürecinde, COVID-19 aşılarına kuşku ile yaklaşılması ve aşı uygulamasının reddedilmesi bireysel riskleri arttırsa da özellikle bu tür haber ve komplo kuramlarını yayılması, toplumlar genelinde tüm aşılara bakışı olumsuz etkilemiştir. Pandemi sürecinde bazı ülkelerde rutin aşılamanın neredeyse yüzde 50-80 oranında aksadığı, bu durumdan lojistik nedenler kadar, aşı karşıtlığının da sorumlu olduğu bildirilmiştir. Sonuç olarak aşı karşıtlığının küresel bir sağlık sorunu olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim DSÖ, insanlığı tehdit eden 10 sağlık problemini irdelerken, “Aşı karşıtlığını” da listesine almıştır. Bu ciddi sorunun küresel ve yerel boyutlarda ivedilikle ve ciddi biçimde ele alınması, sağlık otoritelerinin daha kararlı biçimde konuya yaklaşmaları ve aşılanma oranlarının azalmasına zemin hazırlanmaması gereklidir."

'Çocukluk çağındaki aşı retleri toplum sağlığını tehdit ediyor'
Aşılamanın en iyi halk sağlığı uygulamalarından biri olduğunu ve aşının mümkün olan en erken yaşta yapılmasının önemine dikkat çeken İstanbul Üniversitesi (İÜ) İstanbul Tıp Fakültesi Sosyal Pediatri Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Gonca Keskindemirci, özellikle ilk bir yaşta aşılamanın olmaması durumunda menenjit, zatürre, kızamık hastalığının daha fazla görüldüğünü, aşılamanın hastalıkların önüne geçerek ölümleri de engellediğini dile getirdi.

Aşı reddinin sağlıksız nesillerin yetişmesine neden olacağına işaret eden Doç. Dr. Keskindemirci, Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) gelecekteki 10 tehditten birini aşı reddi olarak gördüğünü vurguladı. Doç. Dr. Keskindemirci, şu bilgileri verdi: "Çocukluk çağındaki aşı retleri toplum sağlığını tehdit ediyor. Eğer bir toplumda aşı retleri artarsa, toplumun aşılama oranları düşerse, enfeksiyonları görürüz. Bunu en sık kızamık enfeksiyonu açısından görüyoruz. Çünkü kızamık bulaştırıcılığı çok çok yüksek bir hastalıktır. Eğer ortamda bir çocuk varsa bunu herkese bulaştırabilir. Toplumun en az yüzde 97'sinin aşılanması gerekir. Eğer aşı retleri ile bu oran düşerse toplumlarda enfeksiyonları görmeye başlarız. Sağlıklı çocuk, sağlıklı toplum demek. Bizler çocuk sağlığını koruyan çalışmalar yürütüyoruz. Çocuğun sağlığı için anne sütü ne kadar önemliyse çocuğun sağlığını korumak açısından da aşılanma o kadar önemlidir."

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.