Yangınlar, yangınlar, yangınlar…

Yangınlar, yangınlar, yangınlar…

Yangınlar, yangınlar, yangınlar…

A+A-

thumbs-b-c-98e7bcb0a97efc346942566fc58520b5-1-001.jpg

ALİ RIZA AVCAN

Karşıyaka ve Bayraklı‘nın Yamanlar dağı yamaçlarındaki ormanlık alanları ve yerleşimleri; Karatepe, Sancaklı, Zübeyde Hanım, Körfez ve Doğançay mahalleleriyle Çiğli yamaçları dört gün süreyle yandı ve yangın bu yazının yayınlandığı gün itibariyle nihayet kontrol altına alınabildi…

Yangın ormanlık ve makilik alanlar dışında yerleşim alanlarını da etkiledi. Mahalleler, evler, apartmanlar, hayvan barınakları tahliye edilip ateşin yıkıcı, yok edici gücüne terk edildi. Rüzgarın gücü karşısında mücadele ile karışık bir teslimiyet hissi duyarak yangının bir an önce bitmesini beklendi ve dört yıkıcı günün sonucunda o an geldi…

Sorgulama; ama, nasıl?

Onca çarpık ve plansız yapılaşmasına rağmen Avrupa kenti olmakla övünen koskoca bir kent yandı, yangın eldeki tüm imkanlara rağmen uzun bir süre söndürülemedi ve yangına tanık olan ya da olmayan herkes bu yetersizlik karşısında isyan ederek bunun nedenlerini sorgulamaya başladı.

Bu sorgulamayı yapanların bir kısmı yangına neden olduğu söylenen piknikçileri öne çıkardı, kimisi yangına zamanında yeterli düzeyde müdahale edilmeyişinden söz etti, kimisi yangın söndürme uçaklarının yetersiz olduğunu gündeme getirdi, kimisi de bilerek ve isteyerek yakılan bu bölgenin yangın sonrası iktidarın yandaş şirketlerine yeni rant fırsatları sunacağını söyledi. Kısacası çoğu insan yangına neden zamanında yeterli düzeyde müdahale edilmeyişini ve yangın sonrası senaryolarını sorgulamakla yetindi.

Oysa son yıllarda Karşıyaka ve İzmir Büyükşehir belediyeleriyle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı‘nca yapılan yeni imar planlarıyla ya da mevzi imar planlarıyla yerleşime açılan alanların yeşil alanları kemirircesine ormanın hemen kıyısına; hatta içine doğru yayılması, bu bölgede çevre sorunu yaratan yatırımlara olumlu ÇED raporu veren bakanlık il yöneticilerinin bugün belediyenin üst yönetiminde yer alıyor olması, bölge ile ilgili imar planlarıyla mimari projelerin kentin tanınıp bilinen, makbul mimar, mühendis ve şehir plancıları tarafından hazırlanmış olması çoğumuzun dikkatinden kaçıyor…

Böylesi önemli gelişmeler dikkatimizden kaçtığı için de, bugün yanıp yok olan ormanları ormanın hemen kıyısına ya da içine yerleşmeyi mümkün kılan, bunu meşrulaştıran, bu meşruiyet içinde gidip oraya o binaları diken kamu görevlilerinin, belediye başkanlarının, meclis üyelerinin, siyasetçilerin, müteahhit, mühendis, mimar ve şehir plancılarıyla inşaat şirketlerinin sorumluk payını unutuyor, tüm suçu bir iki piknikçiyle sigarasını ya da bira şişesini atan insanların üstüne atmayı alışkanlık haline getiriyoruz… Çünkü böylesi bir suçlama kolayımıza geliyor ve bizi sorumluluktan kurtarıyor…

Yangının ortaya çıkmasına ve gelişmesine yataklık yapan gelişmeler…

Karşıyaka‘nın, Yamanlar Dağı yamaçlarındaki ormanı devamlı ve düzenli bir şekilde kemiren mekȃnsal gelişimini ortaya koyan bilimsel bir çalışma olmamakla birlikte; bu durumu en iyi şekilde Google Earth‘ün 2002 Şubat ve 2024 Nisan aylarına ait uydu görüntülerini birbirleriyle mukayese ettiğimizde ve örnek olması amacıyla kırmızı, sarı ve yeşil renkle işaretlediğimiz alanlardaki yapılaşmanın 22 yıllık süre içinde ne ölçüde yoğunlaştığını görerek anlayabiliyoruz.

Yamanlar Dağı yamaçlarındaki yerleşimin 2002 Şubat ayındaki durumu…
Yamanlar Dağı yamaçlarındaki yerleşimin 2024 Nisan ayındaki durumu…

Belediyeye ait depo, atölye ve güneş tarlalarının, küçük sanayi sitesinin, dağ ve tepelerin siluetini bozarak yükselen blokların, ormanların içine yapılan çiftlik ve villaların, Dost Enerji‘ye ait RES’lerin neden buraya yapıldığını, Taykar Enerji‘ye ait 6 adet RES’in önümüzdeki yıllarda bu bölgede yapılacak olmasını, yüksek enerji hatlarının niçin bu ormanlık alandan geçirildiğini sorgulamak nedense hiç kimsenin aklına gelmiyor…

Çevre dostları avukat Senih Özay ve Murat Fatih Ülkü ile Mehmet Refik Soyer ve Feyzi Hepşenkal‘ın kurduğu Ayva Vakfıİzmir Büyükşehir Belediyesi‘nce bu bölgede yapılması düşünülen entegre katı atık değerlendirme ve bertaraf tesisinin yapılmaması için mücadele ettiğinde, Ulaştırma Bakanlığı tarafından bölgenin en önemli yeşil alanlarından biri olup rahmetli Sancar Maruflu sayesinde ortaya çıkan Atatürk Ormanı‘nın içine İzmir Gemi Trafik Hizmetleri Merkezi‘ne ait o koskocaman bina yapıldığında, Yamanlar ve Sancaklı mahallelerindeki eski tarım arazileri konut alanına çevrildiğinde, Rönesans Holding tarafından Turan‘da denizin ve Atatürk Ormanı‘nın hemen kıyısında Neva Yalı adıyla gökdelenler dikildiğinde, Yamanlar dağının tepeleri rüzgar enerjisi santrallarıyla doldurulduğunda, orman içinde orman yangınları açısından riskli güneş tarlaları yapıldığında, o yüksek yüksek tepelere blok blok apartmanlar, villalar kondurulduğunda çoğu insanın bunun farkında olmayışı ya da bütün bunların yapılışına itiraz etmeyişi gibi…

Yamanlar Entegre Katı Atık Değerlendirme ve Bertaraf tesisinin yeri belirleniyor…
Ağaçlandırmak yerine Yamanlar Entegre Katı Atık Değerleme ve Bertaraf Tesisi yapmak için gözlerine kestirdikleri yerler…

Şimdi dönüp sözünü ettiğim o mahkeme kararı ile yapımı engellenen büyük boyutlu entegre katı atık değerlendirme ve bertaraf tesisinin, sözü edildiği şekilde Yamanlar köyünün 1,3 km uzağında yapıldığını ve geçtiğimiz günlerde yaşadığımız yangında yanıp oradan çevreye yayılacak tehlikeli gazların İzmir’de yaşayan tüm canlıları nasıl tehdit edeceğini düşündüğümüzde, bu karara karşı mücadele eden dört İzmirli değer sayesinde nasıl bir tehlikeden kurtulduğumuzu anlamamız daha kolay oluyor.

Bu konuda dikkat çekmek istediğim diğer bir konu ise, 2019 yılından bu yana yaşadığımız onca deprem, sel baskını ve yangından sonra “afetlere dirençli kent“, “kriz belediyeciliği“, “sünger kent” ve “gevrek modeli” gibi içi boş kavramların öne çıkarılması suretiyle düzenlenen toplantılarda ya da “Dirençli Kentler İçin Yeşil Odaklı Uyarlama” (1), “Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı” (2) gibi suya yazılıp uygulamaya dökülmeyen çalışmalarda, geleceğe dair yakışıklı, umut veren sözler söylenmiş olmasına rağmen hiçbir sonuç alınmamış olmasıdır. Bunun kanıtı ise son dört günde yaşadıklarımızdır…

Bu hususlara dikkat ederken gündemimizde kalması gereken diğer bir konu ise, ticaret, inşaat ve akademi dünyasındaki bazı kesimlerin ve her daim başarılı olduğunu iddia eden başkan danışmanlarıyla üniversitelerinin bu felaketleri bile sonu para, mevki ve koltukla biten bir kazanç ya da kariyer fırsatına dönüştürüyor olmasıdır. Eminim bu yangın sonrasında da bir kongre, sempozyum düzenlenecek, bir plan hazırlanacak ve bütün bunlar bir üniversite üzerinden ekmek kapısına dönüştürülecektir.

BU çerçevede örneğin 2023 yılında hazırlanıp Karşıyaka‘nın Yamanlar, Sancaklı, Zübeyde Hanım ve Latife Hanım mahallelerini “derin yoksunluk bölgesi” olarak tanımlayan Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi‘nin ya da “Gediz-Bakırçay Havzası Sürdürülebilir Kalkınma Stratejisi” belgesinin yaşadığımız bu felaket öncesi ve sonrasındaki olumlu etkisinin, Karşıyaka ve İzmir Büyükşehir belediyeleriyle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı‘nca yapılan imar planı değişikliklerinin sonucu ormanın dibinde ya da içinde ortaya çıkan lüks konut sitelerinin, TOKİ tarafından orman alanı içinde yapılan deprem konutlarının ve orman içindeki denetimsiz piknik alanlarının bu yangının çıkışı ve yayılışı üzerindeki etkisinin sorgulanıp ortaya konulması gerekmektedir.

Tabii ki, sadece ah vah edip ya da “çok yazık, çok üzücü” demeden, ortaya çıkan kötü sonucun gerçek nedenlerini araştırıp ortaya koyarak…

Oysa her şey adım adım, yavaş yavaş gelişiyor, birbirinin üstüne eklenerek ve birbirini etkileyerek gelişiyor, her gelişme birbirini tetikliyor ve o binaların, sanayi sitelerinin, çöp toplama tesislerinin, hayvan barınaklarının, RES yapılarının içine yapıldığı o cennet güzellikler bir gün en eften püften nedenle ateş alıp yanıyor, yok oluyor… Bazen bir piknik ateşiyle, bazen bir elektrik direğindeki patlamadan, bazen bir cam şişeden, bazen de kopan elektrik kablosundan; ama en önemlisi ve etkilisi olarak insan yerleşimleri ile yeşil alanları, ormanları yan yana, hatta iç içe geçiren yanlış bir planlama anlayışı ve yaşam şeklinden dolayı… Bize kalan ise yananı seyretmek ve arkasından kahrolmak oluyor…

Aynen 1922 Büyük İzmir Yangınında olduğu gibi çıkış nedeni tartışmalı ya da bilinmez, ateşler ve alazlar karşısında hissedilen bir çaresizlik haliyle…

Yangından geriye kalan anılar…

Evet, bu yangın da rüzgar durduğunda ya da yanacak bir şey kalmadığında bitecek ve geriye hem fiziki anlamda yanıp yıkılmış alanlar, hem de yaptığı yardımın gerçek anlamı yerine belediyesinin adını teşhir etmeye yönelik yanlış tutum ve davranışlar hatırlanacak… Aynen cenaze araçlarına “bilmem ne belediyesi” adını yazmak gibi… Bence bu konuda tek eksikleri var; belediye araçlarının üstüne belediyenin adı ile birlikte bir de belediye başkanının adıyla gülümseyen bir fotoğrafını yapıştırsalar, daha iyi olacak!!!

Aynen Cevdet Florat‘ın yukarıdaki Facebook paylaşımında aktarıldığı gibi her yer ve zamanda kendisini önceleyenlerin bencilliklerini ya da basına servis ettikleri haberlerde yaptıkları yardımları gözümüzün içine sokarcasına teşhir edenlerin, yangının söndürülmesi için yapılan yardımı bile kendi hanesi adına kazanca dönüştürmek isteyenlerin gerçek dayanışmadan uzak tutumlarını hatırlayacağız…

Tabii ki bu tür yıkımlarda bir iki piknikçiden çok, zamanında ve yerinde ses çıkarmayan, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışıyla itiraz etmeyen, mücadeleye katılmayanların payları devamlı hatırlanacak ve asıl suçluların onlar olduğu bilinecek…

Fotoğraf: Mahmut Serdar Alakuş, Anadolu Ajansı

Ama neyse ki, bu yangında başta 2019 yangını olmak üzere daha önceki yangınlarda yaptığımız gibi bütün nefretimizi kusacağımız bir “düşman” yaratmak zorunda kalmayıp; tüm sorumluluğu aynen “trafik canavarı” öcüsünde yaptığımız gibi, son zamanların çağdaş günah keçisi “iklim değişikliği” canavarıyla bir iki piknikçiye yükleyip geçtik… Sen sağ, ben selamet…

…………………………………………………………………………………………….

(1) https://direnclikent2019.izmir.bel.tr/

(2) https://skpo.izmir.bel.tr/Upload_Files/FckFiles/file/2020/WEB_SAYFASI_SECAP-Turkce.pdf

Not: Aliz Rıza Avcan'ın yazısı Facebook Kent Stratejileri Merkezi sayfasından alınmıştır.  

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.