Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atıldığı Sivas Kongresi'nin üzerinden 104 yıl geçti
Milli Mücadele'nin mihenk taşı olan Sivas Kongresi'nin 104. yıl dönümü, Sivas'ta düzenlenen çeşitli etkinliklerle kutlanıyor.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları tarafından 4 Eylül 1919'da gerçekleştirilen Sivas Kongresi'ne ev sahipliği yapan, "manda ve himaye" fikrinin reddedilerek ulusal bağımsızlık düşüncesinin benimsendiği, ulusal kurtuluş mücadelesine ışık tutacak kararların alındığı ve 108 gün Milli Mücadele'nin merkezi olan Sivas, tarihi kongrenin 104. yıl dönümünde coşkulu günlere tanıklık ediyor.
Sivas Kongresi'nin 104. yıl dönümü dolayısıyla kentte 3 gündür devam eden etkinlikler, yarınki törenle sona erecek.
Kentte 1 Eylül'de başlayan kutlamalar kapsamında, 18 Yaş Altı Atletizm Balkan Şampiyonası düzenlendi, Atatürk'ün Sivas'a gelişi temsili olarak canlandırıldı.
Kongrenin yapıldığı ve şu an Atatürk ve Kongre Müzesi olarak kullanılan binada bugün Cumhuriyet'in 100. Yılı ve Aşık Veysel Yılı anısına karma resim sergisi açılacak, müzenin bahçesinde ise konser düzenlenecek.
Kentte 4 Eylül'de Atatürk Anıtı'na çelenk sunulacak, Atatürk ve Kongre Müzesi'nde Sivas Kongresi temsili olarak canlandırılacak.
Kutlamalar kapsamında Genelkurmay Başkanlığı Mehteran Birliği gösteri sunacak, muharip uçak gösterisi yapılacak. Akşam saatlerinde düzenlenecek konser programıyla kutlamalar sona erecek.
"Lidersiz bir hareket sonuca ulaşmıyor"
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü Öğretim Görevlisi Serap Bozpolat Ayan, AA muhabirine, 1919 yılında insanların ulusun kurtuluşu için onurlu bir hareketi tercih edip, canını ortaya koyduğunu söyledi.
Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsun'a geldikten sonra Anadolu'da başlayan bu hareketi bir araya getirdiğini ve birlikten kuvvet doğurmayı başardığını belirten Ayan, "Lidersiz bir hareket sonuca ulaşmıyor. Fevzi Çakmak Paşa, bunu Anadolu'nun her yerinde yanan çoban ateşlerine benzetiyordu. Mustafa Kemal Atatürk, Anadolu'ya geldikten sonra eline bir meşale aldı ve bu ateşleri o meşalede birleştirdi." dedi.
Ayan, bu "küçük kıvılcımlar"ın Anadolu'da düşman işgalini yakıp kavuracak ve insanları feraha çıkartacak bir hareketi başlattığını anlatarak, "O ateşleri bir araya toplamak çok önemliydi. Bu Amasya Genelgesi ile başladı ve Sivas Kongresi'nin davetiyesidir." diye konuştu.
Atatürk'ün, Anadolu'nun en emniyetli yeri Sivas'ta kongreyi yapmasının çok önemli olduğunu vurgulayan Ayan, şunları kaydetti:
"Mustafa Kemal, adeta hükümetin görevini yapamadığı bir dönemde aslında bir meclis topladı. Aslında Sivas Kongresi bizim milli meclisimizin ilk nüvesi (çekirdeği, özü) olarak görülebilir. Günün şartları çok çetindi ve ağırdı. 38 delege, Sivas'ta bir lisenin salonunda toplandı ve bir ülkeyi kurtaracak kararlar aldı. Bu, her zaman umudun var olduğunu, inandıklarımız uğrunda savaşmanın asla boş olmadığını gösteren çok önemli detaydır. Mustafa Kemal'in dirayetli duruşu ve onun yanında duranlar, ülkenin ve milletin gidişinin yolunu belirledi. Burada bir millet kendi kaderine karar vererek, 'manda ve himaye kabul edilemez' dedi."
İmkansızlıklar içerisinde inanmanın zirveye ulaştığını dile getiren Ayan, Sivas Kongresi'nde Milli Mücadele'nin parolasının netleştiğini belirtti.
"Ya istiklal, ya ölüm" parolasının Sivas Kongresi'nde ortaya çıktığını anımsatan Ayan, "Ya bu yolda yürüyüp istiklalimizi kazanacaktık, kazanamasak da bu yolda canımızı feda edecektik. Onursuz bir şekilde hiç mücadele etmeden bu sürece teslim olmayacaktık. Sivas'ta böyle bir kongre geçirildi." ifadelerini kullandı.
"Kendi kaderimize kendimiz karar vermeye Sivas'ta başladık"
Atatürk'ün 108 gün boyunca Milli Mücadele'yi Sivas'tan yönettiğini hatırlatan Ayan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Burada ve sonrasında Ankara'da atılan bütün adımlar sonucunu buldu. Kendi kaderimize kendimiz karar verdiğimiz, kendi irademizle kendimizi yönettiğimiz için bu süreç en nihayetinde bizi Cumhuriyet'e götürdü. Mustafa Kemal'in 'Cumhuriyet'in temelini burada attık' demesinin en önemli nedeni de budur. Kendi kaderimize kendimiz karar vermeye Sivas'ta başladık, ilk adımı burada attık. Egemenlik gücünü eline alan bir millet artık bu gücü başkasına devretmez."
Sivas Kongresi'nde manda ve himaye reddedildi
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919'da Samsun'da başlattığı ulusal kurtuluş mücadelesini Amasya'dan sonra, 27 Haziran 1919'da "güvenilir kent" olarak gördüğü Sivas'a gelerek sürdürdü. Sivas'ta yapılan toplantıda ülkenin durumu görüşülerek, en kısa zamanda kentte milli bir kongre yapılmasına karar verildi.
Erzurum Kongresi’ne katılmak üzere Amasya'dan ayrılan Mustafa Kemal Paşa, 27 Haziran 1919 günü Sivas'a geldi ve Sivas halkı tarafından coşkuyla karşılandı.
Daha sonra Erzurum'a giden Atatürk, Erzurum Kongresi'nin ardından 2 Eylül 1919'da yeniden geldiği Sivas'ta 18 Aralık 1919'a kadar kaldı.
Mustafa Kemal Paşa ve beraberindeki heyet tarafından 4 Eylül 1919 Perşembe günü saat 14.00'te bugünkü Atatürk ve Kongre Müzesi binasında, Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atıldığı Sivas Kongresi yapıldı.
Kayıtlara göre resmi çalışmaları 7 gün süren kongrede, Mustafa Kemal Atatürk başkanlığında ulusun kurtuluşu için çeşitli gündem maddeleri görüşüldü.
Sivas'ta 8-9 Eylül 1919 tarihlerinde "manda" tartışmalarının yaşandığı kongre, 11 Eylül 1919'da sonuç bildirgesinin yayımlanmasıyla kapandı.
Mustafa Kemal Paşa ve Heyeti Temsiliye, 12 Eylül 1919'da halkın da katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda, ulusun kurtuluşu için önemli kararların yer aldığı kongre beyannamesini yayımladı.
"Manda ve himaye kabul olunamaz" gibi ulusun kurtuluşu için çok önemli kararların alındığı kongrede, ilginç bir olay da yaşandı. Yurdun çeşitli yörelerinden delegelerin katılımıyla 4 Eylül 1919 tarihinde düzenlenen ve "manda' konusunun da tartışıldığı kongrede, öğrenci arkadaşlarının temsilcisi olarak, aralarında topladıkları para ile kente gelen Hikmet ismindeki askeri tıbbiye öğrencisi de bulunuyordu. Heyecanlı manda tartışmalarının yaşandığı 8 Eylül akşamı, Mustafa Kemal Paşa'nın odasında yapılan toplantıda, askeri tıp öğrencisi Hikmet, şunları dile getirdi:
"Paşam, delegesi bulunduğum tıbbiyeliler, beni buraya istiklal davamızı başarmak yolundaki mesaiye katılmak üzere gönderdiler. Mandayı kabul edemem. Eğer kabul edecek olanlar varsa bunlar her kim olursa olsun, şiddetle ret ve takbih ederiz. Farzı muhal, manda fikrini siz kabul ederseniz sizi de reddeder, Mustafa Kemal'i vatan kurtarıcısı değil, vatan batırıcısı olarak adlandırır ve tel'in ederiz."
Bu sözler karşısında duygulanan ve "Arkadaşlar gençliğe bakın, Türk milli bünyesindeki asil kanın ifadesine dikkat edin" diyen Mustafa Kemal Paşa, daha sonra Hikmet Bey'e dönerek, "Evlat, müsterih ol. Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz, ekalliyette (azınlıkta) kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez, ya istiklal, ya ölüm." dedi.
O dönem Sivaslı kadınlar, Trabzon ve Erzurum'dan gelen çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan göçmenlerle yakından ilgilendi. Mustafa Kemal Paşa'nın Türk kadınlarının da Milli Mücadele'ye örgütlü olarak katılması gerektiğini ifade etmesi üzerine Sivaslı kadınlar dernek kurmak için çalışmalara başladı. Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti adı verilen dernek, 9 Aralık 1919'da kuruldu.
Sivas Kongresi'nden Cumhuriyet'in ilanına uzanan süreç
Atatürk başkanlığında 4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında gerçekleştirilen Sivas Kongresi ile Mustafa Kemal Paşa'nın gençlik yıllarından beri düşündüğü ve seslendirdiği, Samsun'a çıktığı andan itibaren resmi yazışmalarında en önemli mesele olarak yer verdiği "milli egemenlik" ve "milli irade" kavramları devlet hayatına yansıtılmaya başladı.
Halkın bütününü kapsayan ilk örgütsel faaliyet Sivas'ta gerçekleştirildi ve Sivas Kongresi, şekli ve içeriği itibarıyla adeta milli bir meclis işlevi gördü.
Kongrede yeni seçilen üyelerin katılımıyla yurdun tamamını kapsayan Heyeti Temsiliye, ülkenin kaderinde birinci derecede söz sahibi bir kurul halini aldı, ulusal hareketin meşru organları biçimlendirilmiş oldu.
Sivas Kongresi, devletin önündeki engelleri ortadan kaldırarak, halkı bir bütün halinde, çizdiği program doğrultusunda harekete geçirmeyi sağladı. Bu hareket, 9 Eylül 1922'de büyük bir zafere kapı açıp, 29 Ekim 1923'te ise Cumhuriyet'in ilanıyla taçlandı.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.