Suçüstü!

Suçüstü!

Facebook'taki 'Cumhuriyetçi Muhalefet' sayfasından yer alan Faik Kurtulan'ın yazısını aynen yayımlıyoruz.

A+A-

SUÇÜSTÜ

Bilim insanlarının, kanaat önderlerinin, ana muhalefet partisi sempatizanlarının ve yetkililerinin aşağıdaki konu üzerine bir fikir yürütmediklerini ve bir şey söylemekten adeta kaçındıklarını görünce ben bir şeyler söyleyeyim dedim.

Yoğun kar yağışından dolayı İstanbul’un yaşadığı sıkıntılı günlerde gözler belediye başkanını aradığı sırada İBB Başkanı İmamoğlu’nun İngiliz büyükelçisi ile yemekte olduğu ortaya çıkınca önce konuşmayı inkâr etmesi, aynı soru CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun’a sorulunca onun da bu görüşmeyi inkâr etmesi bir şeylerin gizlendiğine işaret ediyordu. Ancak yemekle ilgili fotoğraflar basına servis edildiğinde de kem küm edilmesi üzerine dün bir gazeteci İmamoğlu’na aynı soruyu yeniden sordu. Soru gayet açıktı. **“İngiliz elçiyle yemek yediğinizden Kılıçdaroğlu'nun haberi var mıydı?”** Soruya İmamoğlu’nun verdiği cevap çok ilginçti. **"Genel başkanım o kadar yoğun ki benim hangi yemeği yediğimi niye takip etsin?"* **Şimdi bu cevabı biraz irdeleyelim.

Öncelikle İmamoğlu’nun soruyu yanlış anlamlara sürüklediğini ve önemli olanın elçiyle **“ne görüşüldüğü”** değil de birlikte **“ne yemek yendiği”** meselesi olduğu konusunun öne çıkardığını verdiği cevaptan görmemek mümkün değil. Yani görüşmede neler konuşulduğu ne CHP yönetimini, ne Dış İşleri Bakanlığını ne de Türk milletini hiç ilgilendirmiyor. Bu görüşme İmamoğlu’nun **“mahremi”. **Tabii böyle olunca o görüşmeden bir hafta önce bu sefer de ABD büyükelçisi ile yapılan görüşme de aynı şekilde değerlendirilebilir: **“İmamoğlu’nun mahremi”.**

Oysaki İmamoğlu’nun kendi partisinden dahi gizlediği bu girişimler ve yabancı misyon şefleriyle yaptığı görüşmeler çok önemli. İnsanın aklına bir belediye başkanının İngiltere ve Amerika ile görüşebileceği konu ne olabilir sorusu geliyor. Eğer konu “benim amcamın oğluna İngiltere’de bir iş ayarlar mısın”(!) gibi şahsi bir konu değilse konu devleti ve milleti ilgilendirmektedir.

Peki, öyleyse konuşma neden gizli? Öyle ya eğer İstanbul’daki metro altyapısı için bir kredi talep ediyorsa bu borcu ödeyecek olan halkın da bilmesi gerekmez mi? Hadi dış işlerine haber vermediniz, size o kadar emek veren ve o makamı kazanmanıza sebep olan partinizin haberi neden yok? Öyle ya milyar doları bulacak bir kredi hem devleti hem de bu işin sorumluluğunu taşıyacak olan partinizi bağlamayacak mı? Sonra siz böylesine büyük bir krediyi tek başınıza üstlenerek imzalama yetkisine sahip misiniz? Teknik olarak böyle bir anlaşma mümkün görünmüyor.

Öyleyse nedir? Sade bir vatandaş olarak ve üç nesildir CHP’yi desteklemiş bir sülalenin ferdi olarak İmamoğlu’nun kendisinin cumhurbaşkanı adayı yapılması için partisine baskı oluşturulması için görüşmeler yaptığı iddialarına inanmak istemiyorum. O zaman bu cumhurbaşkanlığı adaylığı karşılığında bu ülkelere sen ne vaat ettin diye sormazlar mı adama? Eğer bu doğru ise CHP dış güçler tarafından adayı ve programı belirlenen bir parti haline gelmiş demektir. Ya da Atatürk’ün partisinde “tam bağımsızlık” ilkesi unutulmuş ve partiye mandacı bir zihniyet hâkim olmuş demektir. Ve eğer gerçekten bu iddialar doğru ise kazara bu zat cumhurbaşkanı olarak seçildiği zaman elindeki sonsuz, sınırsız yetkiyle emperyalist güçlere diyet borcunu ödeyecek demektir.

Biz bu filmi daha partisi dahi kurulmadan önce İngiliz ve Amerikalı elçilerle ve bu ülkelere yaptığı ziyaretlerle görev başına getirilen yöneticilerimiz olduğunda da seyretmemiş miydik?

Öyle görünüyor ki kendisine örnek alınan kişiler yirmi senedir iktidarı elinde bulunduran yöneticiler. Oysaki bu millet CHP ileri gelenlerinin Atatürk’ü örnek almasını beklemektedir. Seçimlerde bir oy patlaması yaratmanın yolu budur. Kemalizm tam bağımsız siyaset üretmek demektir. Durum gösteriyor ki, halkın iktidardan bunca şikâyeti varken bu pahalılık ve geçim sıkıntılarına rağmen millet onuru yine ön plana geçecek, CHP iktidar olamayacak ve ülke yönetimi yine AKP’nin elinde kalacaktır. Çünkü bu halk sahip olduğu sağduyusuyla yapılanları izlemekte ve seçimlerde ya hep ehven-i şer olarak gördüğü partiye oy vermekte ya da sandığa gitmemektedir. Öncelikle partizanca duygulardan sıyrılarak sandığa neden gidilmediği sorgulanmalı ve Ana muhalefet partisine bir çeki düzen verilmelidir.

Faik Kurtulan

2 Şubat, 2022

https://www.facebook.com/groups/1123544821114286/permalink/2460014450800643/?sfnsn=scwspwa

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.