Ekonomik Açıdan Belediye Yönetimi
I-Genel Olarak
Belediye yönetim anlayışının tamamen değiştiğini ya da değişmesi gerektiğini 3 yazıda ve 3 başlıkta okuyucuya aktarmak istiyorum. Bu yazıyı kaleme almadan önce, yerel seçimleri izleyen 4 ay boyunca, yazılanları söylenenleri takip ettim. Belediyelere ilişkin mikro bazda kısmı sorun analizleri yapılmasına karşın, bu sorunların temel nedenlerinin neler olduğu ve çözümlerin neler olacağına ilişkin analizlere rastlamadım.
Günlük siyasi, sosyal ve ekonomik gelişmelerin peşinde geçen günler, belediye yönetiminde ki büyük değişimin anlaşılmasını ve analiz edilmesini zorlaştırıyor. Oysa, belediyelerin öteden bu yana yürüttüğü ve her geçen gün üzerine ilave olunan fonksiyonlar yeni belediye yönetimine ilişkin sorun ve çözümlere makro bir bakış açısı gerektirmektedir.
Bu çerçevede kaleme aldığım makalelere, popüler olması nedeniyle Ekonomik açıdan belediye yönetimini ele alarak başlayacağım. Sonra siyasi ve sosyal açıdan yazılacaklar var elbet.
II-Duyurulan Birikmiş Belediye Borçları
Yerel seçimleri izleyen süreçte gördüğüm kadarı ile ilk olarak Dinar Belediyesi, devraldığı belediye borçlarını, belediye duvarında dev bir afişle kamuoyuna ilan etti. Çok da iyi etti. Sonra sırası ile siyasi parti değişikliği olan neredeyse tüm belediyeler bu yöntemi devam ettirdi. Sadece aynı başkanların devam ettiği belediyelerde bu ilanlar duvarlarda yer almadı. Ancak bilinmektedir ki o duvarlarda da bol sıfırlı ilanlar, duyurular yer alabilir. Sonuçta iyi bir gelenek olma yolunda bir adım atıldı.
Konuya uzak olanlar, açıklanan borç rakamları karşısında şaşkınlıklarını gizleyemediler, görevden ayrılan belediye başkanları bu ilanlarla, biraz da haksız bir şekilde, kentine belediyesine ihanet etmiş konumuna getirildi ki gerçek böyle değil.
Bu konuyu detaylıca açıklayacağız, bu noktada sadece şu hususu ilave etmek gerekir, gerçek cari borçlar, belediyelerce halka açıklanandan fazla. Zira belediyeler kendi hesaplarında görülen kamu borçlarını duyurmaktalar, oysa gerçek borç ödenmeye kalkıldığında karşına gelen gecikme zamları ile senin hesabında görünenin çok üzerinde çıkar. Muhasebe sistemi bu gider tahakkukunu kavramaz. Ödeme ile bu gider tahakkuk eder.
Yine kamulaştırmasız el atma gibi dava ve icra aşamasında olan hatta kesinleşen ancak kamu hesaplarına dahil edilmeyen borçlar, icra ve mahkeme aşamasında üzerine faiz binen borçlar, tahakkuk edip hakedilmiş kıdem tazminatı karşılığı borçlar, enflasyonist süreçte karşılaşılacak olan aşkın zarar karşılığı borçlar, şirketlerin kayıtlara alınmamış olan sermaye artışları da duyurulan borçlar arasında yer almamaktadır.
Belediyeler ve bağlı idarelerin konsolide edilmiş 5 yıllık bütçe gelir ve bütçe giderlerini tablolaştırdığımız zaman yukarıda görüldüğü üzere 2022 ve 2023 yılında bütçe açığında önemli artışlar kaydedilmiş olmasına karşın, bütçeler yönetilemez düzeyde değildir. Pandemi dönemlerinde yatırım harcamalarında düşme nedeniyle bütçe fazlası dahi verilmiştir.
2023 yılında bütçe açığı, bütçe gelirlerinin % 13’ünü aşarak kendi alanında bir rekor kırdığı vakadır. Bu açığın 3 temel nedeni bulunmaktadır. Bunlardan ilki, 2023 seçimlerini izleyen dönemde döviz kurlarında ki artış ve genel fiyatlar düzeyinde ki yükselme, ikincisi personel maliyetlerinde ki ciddi artış, üçüncü nedeni de aktif seçim döneminde olunmasıdır.
Ancak belediyelerde gelinen noktada sorun bütçe açığı verilmesi, bütçe gelirlerinin bütçe giderlerini karşılamaması değildir. Sorun bu çok daha üzerindedir.
IV- Belediyeler Yeni mi Borçlandı? Toplam Borç Ne Kadar?
Belediyelerin borçlarına tek tek bakmak ve bunları herhangi bir kriter olmaksızın çok ya da az diye değerlendirmek son derece anlamsız ve hiçbir bilimselliği olmayan, üzerinde konuşmaya değmez değerlendirmelerdir. Oysa ülkemizde, konsolide edilmiş mahalli idare verileri düzenli olarak yayınlanmaktadır. İşte bu verileri analiz edip ülke belediyeciliğinde gelinen noktayı tüm açıklığı ile ortaya koymak gerekiyor.
Okuyucuya lafı dolandırmadan peşin söylemek isterim ki tablo tahmin edilenden çok daha kötü ve karanlıktır. Yine peşin peşin ilave edeyim ki bu sorunun bu yazıda anlatılacak olan tek bir çözümü var.
Öncelikle belediyeler ne kadar borçlu bunu bir görelim, bunu belediyelerin tek tek duvarlarından değil, devletin açıklanmış genel faaliyet raporundan görelim, inceleyelim ve değerlendirelim.
Bu yazıda yer alan belki de en kritik bilgi yıllar itibari ile belediye borçlarını gösteren yukarıda ki tablodur. Belediyelerin 2019 yılı sonundan 2023 yılı sonuna kadar geçen 4 yılda 412 milyar TL borcu artmıştır. 2023 yılı sonu itibari ile belediyelere ait borç toplamı 591 milyar TL (Eski parayla 591 katrilyon TL’ye ulaşmıştır.) Bu borç rakamları içinde, belediyelerin sahibi olmaktan kaynaklı, dolayısıyla sorumlu oldukları belediye şirketlerinin borçları da yer almamaktadır esasında bu borçların ne kadar olduğunu bilen de yoktur.
Elbette enflasyon ve döviz kurları dikkate alınarak bir değerlendirme yapıldığında borçlarda bir reel artış ortaya çıkmayacaktır. Bu yazının konusu da borçların yüksek ya da az olması ya da bu borçların nedeni değil, hali hazırdaki yönetim anlayışı ve rakamlarla borçların çevrilmesinin mümkün olmadığı ve yeni bir belediye yönetimine geçişin gerekli ve hatta zorunlu olduğunu ortaya koymaktır.
Bütçesi her sene biraz daha açık veren belediyelerin bu borçları kapatması elbet mümkün değildir. Zira borçlar ancak ve ancak bütçe fazlası verilerek kapatılabilir, gerçekse bütçe açıkları ile bu borçlar artmaya devam edecektir.
2023 yılı sonunda 591 milyar TL olan borcun 146 milyarı, belediyelere iş yapan firmalara ait borçlardır. Yani 1 Ocak 2024 tarihinde, belediyelere iş yapmış kişilerin 4,5 milyar doları aşan bir alacağı söz konusudur.
V- Belediye Borçlarının Teknik İzahı
Okuyucuya, biraz da konunun profesyoneli olan okuyuculara, bu noktada bir teknik bilgi vermek gerekiyor.
Belediye borçlarının 4 yılda 412 milyar arttığı, buna karşın borçlanmanın temel nedenini oluşturan bütçe açıklarının 153 milyar da kaldığı bir tabloda, borçlanmanın bütçe açığı dışında ki nedenlerini de anlatmak, yazının bütünlüğü açısından elbette önem taşımaktadır.
Belediyelerde ki memur, sözleşmeli ve işçi sayıları incelendiğinde işçi sayılarının taşeronlaşma ve EYT nedeniyle azaldığını, sözleşmeli personel sayılarının kadroya alınma söylemi nedeniyle Kanunun çıktığı yıl ciddi bir oranda arttığını, Sözleşmeli personelden memuriyete geçenler dikkate alındığında da 2023 yılında en düşük seviyeye gerilediğini ve Belediye sektöründe çalışan kamu görevlilerinin sayısının artmadığını söyleyebiliriz. 2019 yılında 192 bin olan kamu görevlisi sayısı azalarak 2023 yılı sonunda 184 bin olarak gerçekleşmiştir.
Tabloda açıkça görüldüğü üzere, belediyeler şirketleri üzerinden istihdam oluşturmaktadır. 2019 sonunda 474.000 bin olan belediye şirket personeli sayısı % 30 oranında artarak 614 bini geçmiştir. Yani belediyeler 4 yılda net olarak 140.000 kişiyi daha işe başlatmıştır. Konunun içinde olan herkesin malumudur ki, bu dönemde dört gözle EYT bekleyip, EYT ile emekli olanlar olmasaydı, işe başlatılan ilave personel sayısı çok daha fazla olacaktı. Yine bilinmektedir ki 2024 yılı ilk üç ayında da, personel sayısında asimetrik bir artış yaşanmıştır.
Tablo şunu açıkça göstermektedir; 800.000 istihdam arzı ile belediyeler Türkiye’de temel işveren durumundadır. 800.000 hane belediyenin ödediği maaşla evini geçindirmekte, iaşesini sağlamaktadır.
Belediye sektörünün ayda ödemek durumunda kaldığı maaş 40 milyonu aşmaktadır. Belediyelerin belki en büyük şansı 2024 yılı temmuzunda asgari ücrete zam yapılmaması oldu. Çünkü böyle bir artış, 614.000 şirket çalışanının maaşının asgari ücrete endeksli olması nedeniyle, doğrudan belediye giderlerini artıran bir sonuç doğuracaktı.
Asgari ücrette 1.000 TL artış, belediye sektöründe asgari ücretin katı maaşlar ve brüt ödemeler nedeniyle yıllık 15 milyar TL maliyet artışına neden olmaktadır.
2025 yılı başında asgari ücrette yaşanılacak olası % 50 oranında ki bir artış, 1000 şirket işçisi çalıştıran bir belediyede 180 milyon TL yıllık ilave bir maliyet artışı getirecektir.
Bunları belediyeler gerekli projeksiyonları yapsınlar diye yazıyorum aslında.
Bu konuda son olarak, mevzuatımızda yer alan, belediye ve belediye şirketleri için geliştirilmiş iki ayrı personel çalıştırma kısıtını da, pek kimsenin umursamadığını belirteyim.
VII- Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Buraya kadar anlaşılacağı üzere, toplum, siyasi parti yönetimleri, muhalefet ve bizatihi belediye başkan ve yöneticilerinin tam olarak içselleştiremedikleri kadar büyük bir sorun vardır.
Bütçe açık vermeye devam etmekte buna karşın borçlar da tarihin en üst noktasına ulaşmış durumdadır.
Belediyelerin çoğu batak durumda olan hepsi 50 milyar civarında bir alacağı vardır. Yani tüm alacakları borçlarının % 10’una dahi denk gelmemektedir. Bütçe gelirleri içinde vergiler düşmekte, merkezi hükümetten gelen paylar artmaya devam etmektedir. Bu sağlıksız finansman yapısı belediyeleri merkezi hükümet paylarına mahkum hale getirmiş durumdadır. Paylarda yaşanılacak her tür kesintiye belediyelerin duyarlılığının bu kadar yüksek olmasının temel nedeni budur.
Örneğin ilçe ve belde belediyeleri 2023 yılında toplam 297 milyar TL bütçe geliri elde etmiştir. Bu gelirin tam 46 milyarı arsa satışıdır. Belediyeler toplam gelirinin % 15’ini aşan oranda geliri, varlıklarını elden çıkararak elde etmiştir. Varlıklarını satarak finansmanı sürdürmeye çalışan belediyeler, 46 milyarı bulan satışa karşılık, 106 milyar açık vermiş 591 milyarı geçen borç rakamına ulaşmıştır.
Sorun çok büyüktür ve büyümeye devam edecektir. Bunun başlıca nedenleri olarak, belediye hizmetlerinde ki genişleme, belediyelerden olan beklentilerde yaşanılan düzenli artış, belediye ile vatandaş arasında birçok alanda ki rehabilite edilmesi zorlaşan toksik ilişki gibi yapısal nedenlerinin yanı sıra; yerel vergiler de ki düşük oranlı artış, genel ekonomik durum, vatandaşın belediye borçlarına ilişkin aidiyet duygusunda ki düşüklük, belediyenin alacaklarını tarh, tahakkuk ve tahsili ile ilgili kurumsal kapasitesinde ki sorunlar, istihdam arzı baskısı, şeklinde sıralanabilir.
Bu bahsi sorunları sıralamak yerine çözümleri sıralamak gerektiği için uzatmayacağım.
Çözüm;
Sihirli değnek var. Çözüm birliklerin maddeler halinde sıraladığı hususlar değil, kanunu değiştirin belediyelere daha çok para verin diyenlerin dedikleri de değil. Bu çözümleri sıralayanlar belediyelerin kanunlarca kendilerine tanımlanan gelirleri ne oranda aldığını/alabildiğini sanırım hiç analiz etmemişler.
Belediyeler kendileri ile veri paylaşımı tam olarak yapılmadığı için, sağlıklı veriye ulaşamadıkları için yasalara göre tahakkuk ettirmeleri gereken gelirlerin bazı kalemlerde tamamına yakınının tahakkuk işlemini yapamıyorlar. 300 kalemde gelir kayıpları var.
Tek bir gelir kaybı olan kalemden bahsedelim okuyucuya örnek olsun. Ulaştırma Bakanlığı verilerine göre belediyelerce 2023 yılında 7,5 milyra TL geçiş hakkı bedeli alması gerekir. Belediyeler genel tablolarına göre alınması gereken geçiş ücretlerinin 7 milyarı aşan kısmı alınmamıştır. Tek kalem 7 milyar belediye kaybı ve geriye kalan 299 gelir kaybı olan kalem daha.
Benim yaptığım çalışma ve projeksiyonlara göre belediyelerin almaları gereken gelirleri almaları halinde hiçbir borcu kalmamaktadır. 300.000 civarı bir belediyenin tarh ve tahakkuk ettirmediği gelirlerin toplamı 1 milyar TL civarında seyretmektedir.
Bu nedenle diyorum ki borçlu belediye yoktur, yasalara göre alması gereken gelirleri alamayan belediye vardır. Ha bu konuda mali hizmet birim yönetimlerinin de bir kabahati yok bence. Sorun veriye ulaşamamakta ve veriyi analiz edememektedir. Sorun sistematiktir, yapısaldır ve köklüdür.
Son olarak şöyle bitireyim yazımı, “Gelir Artırıcı Çalışmalar asla sadece bir gelir artırıcı çalışma yapmak değildir.” Vergi adaletini sağlamaktır, kamu zararına sebep olmaktan kurtulmaktır ve elbette plan döneminde planda yer alan vizyona gidilebilecek en önemli yolculuğu başlatmaktır.
Yeni belediye yönetiminde 2. Sayıda görüşmek dileğiyle….