Mersin sahilleri artık uzun dikenli deniz kestanesi ve aslan balığının da yuvası haline geldi. Prof. Dr. Deniz Ayas, Kızıldeniz’den Türkiye sularına gelen bu iki türün, 10 yıldır Mersin’in hemen her körfez, koy, küçük resif alanlarında popülasyon kurduğunu ve sahillere yerleştiğini söyledi.
Deniz bilimciler, 1800’lerin sonunda açılan Süveyş Kanalından Akdeniz’e geçen birçok deniz canlısının, artık burada popülasyon kurduğuna dikkat çekiyor. Özellikle Doğu Akdeniz’de yerleşmeye başlayan bu türler, Mersin Körfezinde de popülasyonlarını giderek artırıyor. Bulundukları ortamda değişimlere neden olan bu türlerden ikisi olan uzun dikenli deniz kestanesi ve aslan balığı ise artık 321 kilometrelik Mersin sahilinin her noktasında ortaya çıkıyor.
“Mersin sahillerinde popülasyon kurdular”
Mersin Üniversitesi (MEÜ) Su Ürünleri Fakültesi İşleme Teknolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Deniz Ayas, bu iki türün Mersin sahillerine etkisini İHA muhabirine anlattı. Uzun dikenli deniz kestanesi ve aslan balığının, Mersin’de hemen hemen tüm sahil şeridinde popülasyon kurduğunu belirten Prof. Dr. Ayas, “Bu iki tür; Kızıldeniz’den ülkemiz sularına geldi. Mersin’de de en az 10 yıldır bunlar popülasyon kurdular. Bu balıklar, hemen her körfez, koy, küçük resif alanlarında yerleştiler” dedi.
“İnsanlar açısından uzun dikenli deniz kestanesini takip ediyoruz”
Bu iki türün de hem insanlar hem de deniz ekosistemi için bazı tehlikeler ve riskler barındığını dile getiren Ayas, “İnsanlar açısından uzun dikenli deniz kestanesini takip ediyoruz, çünkü turizm kentimiz için çok önemli ve deniz kestaneleri, bu turizm faaliyetini olumsuz etkileyebilir. O yüzden biz her yıl deniz kestanelerinin nerelerde ne kadar yayıldığını, sahillerde bulunup bulunmadığını tespit etmeye çalışıyoruz. Bu türün özelliği, uzun dikenlerin içerisinde tamamen toksin barındırması ve kolaylıkla insanlarda ciddi yaralanmalara sebep olabilmesi. Hatta bunun dikenleri elinize ya da herhangi bir yerinize battığında kırılabiliyor ve cerrahi bir operasyonla çıkartılması gerekiyor. Hem toksik hem de mekanik bir hasar verdiği için turizm açısından bizim takip ettiğimiz, turizmi etkileme potansiyeli olan bir tür olarak değerlendiriyoruz” diye konuştu.
Buna karşın Mersin’in şanslı olduğunu vurgulayan Ayas, “Şöyle bir şansımız var; genellikle 5 metreden sonra bu tür dağılım gösteriyor. Birkaç kayalık noktada bu türler kıyıda bulunuyor ama oralar da insanlar tarafından, özellikle turistler tarafından çok kullanılmayan noktalar. Tabi ki siz bunu kayalık dik deniz yamaçlarında hemen kıyıda görebilirsiniz ama oralar çok kullanılmadığı için şu anda bir risk oluşturmuyor” ifadelerini kullandı.
“Habitat açısından bir rekabet oluşturuyor”
İki türün de deniz ekosisteminde bazı değişimlere neden olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Ayas, şunları söyledi:
“Hem aslan balığı hem de uzun dikenli deniz kestanesi artık Mersin’e yerleşti. Uzun dikenli deniz kestanesinin olduğu alanlarda kısa dikenli, Akdeniz’e özgü olan türü daha az görmeye başladık. Habitat açısından bir rekabet oluşturuyor. İki kestane türü de aynı besin tipiyle beslendiği için aralarında mekansal rekabet oluyor. Uzun dikenli deniz kestanelerini gördüğümüz yerlerde kısa dikenlileri artık görmüyoruz.”