Güneş ışınlarını yansıtarak dünyanın aşırı ısınmasını engelleyen kutuplardaki buzul varlığı 1970'lerden bugüne neredeyse yarı yarıya azalmış durumda. İklim değişikliğinin etkisiyle yaşanan bu kayıplar sadece kutup buzullarıyla sınırlı kalmıyor. Bulunduğu çevreyi, su kaynağı bakımında besleyen dağlardaki kara buzullarında da erime yaşanıyor.
AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü Katı Yer Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Akif Sarıkaya, kutup buzullarının ölçek olarak büyük, dağ buzullarının ise daha küçük olduğunu söyledi.
İklim kriziyle birlikte her iki buzul türünün de kütle kaybederek eridiklerini hatırlatan Sarıkaya, "Bu açıdan ikisini birbirinden ayırmak mümkün değil. Kutup buzulları çok daha büyük olduğu için onların erimeleri karadakiler kadar hızlı olmuyor. Bizim gibi orta enlem bölgelerindeki buzulların erimeleri çok daha hızlı gerçekleşiyor." dedi.
Sanayileşme sonrası artan sıcaklıkların tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de buzul varlığını azalttığını anlatan Sarıkaya, kara buzullarının, başlıca su kaynakları olduğunu ve bu buzulların erimesinin su kaynaklarının azalması anlamına geldiğini vurguladı.
Dünyanın diğer bölgelerine kıyasla Anadolu'da çok büyük buzul kütleleri bulunmadığını, var olan buzulların erimesinin çok önemli bir etki oluşturmayacağını kaydeden Sarıkaya, şu bilgileri paylaştı:
"Türkiye'de toplam 12 lokasyonda 51 buzul bölgesi bulunuyor ve toplam 10 kilometrekarelik bir alanı kaplıyorlar. Ağrı Dağı'nın zirvesindeki en büyük buzulumuz 1976'da yaklaşık 8 kilometrekareyken günümüzde 5 kilometrekareye düşmüş. Bütün buzullarımızda yaklaşık yüzde 30-35 oranında alansal bir azalma var. Hakkari Cilo Dağları'ndaki buzullarımız son 100 yılda yüzde 50-60 oranında küçülmüş. Yaptığımız projeksiyon çalışmalarımızda ısınma bu hızla giderse Erciyes'teki buzulun tamamen ortadan kalkacağını varsayıyoruz. Dünya genelindeki sıcaklık rekorları insan faaliyetleri ile birleşince buzul erimelerini hızlandırıyor. Cilo’daki turizm kaynaklı insan faaliyetleri buna bir örnek. Rekor kıran sıcaklılara bir de insan faaliyetleri ekleniyor ve buzulların erimesi hızlanarak su kaynaklarını olumsuz etkiliyor."
"50 yıl içerisinde dağ ve vadi buzullarının tamamının eriyebileceği öngörülüyor"
Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, Türkiye'de çok net bir şekilde dağ buzullarının ve Ağrı'daki takke buzulunun son 50 yılda hızlı bir şekilde eridiğini, geri çekildiğini ve küçüldüğü söyledi.
Türkeş şöyle devam etti:
"Böyle giderse önümüzdeki 50 yıl içerisinde dağ, vadi buzullarının tamamının eriyebileceği öngörülüyor. Bu Türkiye için de böyle çünkü yapılan çalışmalar, Türkiye'nin değişik yerlerinde kalmış olan tek dağlar üzerindeki buzulların, vadi buzullarının hızla eriyip küçüldüğünü, yok olduğunu gösteriyor."
Buzulların, kalıcı kar örtüsüyle birlikte bulunduğu ve çevresindeki coğrafyayı, ekosistemleri, su kaynaklarını ve yaşamı besleyen önemli su kaynakları olduğunu işaret eden Türkeş, "Yeterli kar varsa, erime beslenme dengesi uygunsa döngü sürüyor. Ama artık bu denge bozuldu çünkü küresel ısınma nedeniyle buzullar çok hızlı eriyor, kar yağışı giderek azalıyor, kar yağsa bile hızla eriyerek kalıcı olmuyor." sözlerini sarf etti.
"İzostatik denge bozuluyor"
Dağ buzullarının azalmasıyla çevrelerindeki ekosistemlerde oluşturdukları özel iklimin ve beslediği bütün coğrafyanın artık yeteri kadar su kaynağına sahip olamayacağına değinen Türkeş, sözlerini şöyle tamamladı:
"Özellikle Himalayalar'da, Ant Dağları'nda zaman zaman yaşanan ani kar ve buz erimeleri sellere, akar su taşkınlarına ve heyelanlara neden oluyor. Çok daha uzun süreli etki olarak ise buzullar eridiğinde dağlık alanlar daha fazla aşınıyor böylece yavaş da olsa yer kabuğundaki bizim izostatik denge dediğimiz denge bozuluyor. Bunlar en geniş küresel ölçekte izlenen etkiler olarak söylenebilir. Eğer buzullar zaman içinde tümüyle yok olursa, bu; su kaynaklarının azalması, orman üst sınırındaki alpin çayırların kuruması, oradaki habitatın bozulması ve yüzyıllardır göçerlik yoluyla hayvanlarını otlatan, hayvancılıkla uğraşan göçerlerin olumsuz etkilenmesi anlamına geliyor."