Süleyman Turan, 19 Kasım 1936'da İstanbul Kadıköy'de dünyaya geldi. Turan, ilk ve ortaöğrenimini Kadıköy'de tamamladı.
Küçük yaşlarından itibaren sanata ilgi duyan ve atölyelere katılıp resim yapmayı öğrenen Turan, eğitimine Haydarpaşa Lisesinde devam etti.
Her fırsatta Kadıköylü olmakla övünen Turan, gençlik yıllarına ilişkin bir açıklamasında şunları söyledi:
"Bir ayrıcalık gibi geliyor bana Kadıköylü olmak. İstanbul'da böyle semtler vardır. Gariptir, oraları hep sanatçı yetiştiren muhitler gibidir. Kadıköy kocaman bir dünyaydı. Bu tarafı, İstanbul tarafını pek bilmezdik. Ben üniversiteye başlayana kadar gerçekten bilmiyordum.
Haydarpaşa Lisesinde okudum. İzzet (Günay) ile aynı sınıftaydık. Göksel (Arsoy) vardı aynı okulda. Yine aynı okulda kader birliği yaptığım bir arkadaşım daha vardı, Tunç Oral. Biz ona 'Çakır' deriz. Üstelik o, benim gençlik dönemimde, birlikte çok hızlı birtakım maceralara girdiğimiz bir arkadaşım. Sonra geldik sinemada buluştuk."
Liseyi bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi İngiliz Filolojisi Bölümü'ne giren Turan, mezun olmadan, üçüncü sınıfta okuldan ayrıldı.
Brezilya-Japonya ortak yapımı filmde figüran olarak yer aldı
Süleyman Turan, okuldan ayrıldıktan sonra vatani görevini yapmak üzere yedek subay olarak askere gitti. Askerdeyken gönüllü olarak Kore Savaşı'nda görev yapan Türk birliğine katılan Turan, NATO askerleri arasında düzenlenen tiyatro yarışmasına Türk askerlerle, İngilizce yazılan bir piyesle katıldı ve oyun birinci seçildi.
Sahne sanatlarına ilgisi giderek artan oyuncu, Tokyo'da bir gece kulübünde gerçekleşen film çekimine şahit olarak, Brezilya-Japonya ortak yapımı bu filmde figüranlık yaptı.
Turan, askerden sonra Uzak Doğu ve Amerika'da bir süre daha yaşam sürdürmesine ilişkin yaptığı açıklamada, şunları söylemişti:
"Bizim grupla birlikte dönmedim. Bu da benim Japonya, Amerika, Almanya ve Azor Adaları'nda çok uzun bir süre daha dolaşmamı sağladı. Sonra geldim, bir iki defa da 'Parasız nasıl gidilir?' denedim. Onu da yaptım sonra. İlkinde param vardı. İkincisinde bir gofret alınca bitecek kadar param vardı ama oldu, gittim, geldim. Asla dürüstlükten şaşmadım. Ufacık ufacık esprilerle, şirinliklerle götürdüm, keyifliydi. Her şeyi parayla halletmekten daha keyifliydi. Bunların hepsi 1963'ten önceydi. Sonra döndüm. İnsanın içinde hep farklı şeyler yapmaya zorlayan bir potansiyeli var. Bu potansiyelin, ait olduğu yere kanalize edilmesi gerekiyor. Onun arayışı içinde oldum. Bu, sanat olur diye düşünüyordum, creative bir şey yani. Bir şeyler üretmek gerekiyor. Sonra resim çalışmalarımı profesyonel hale getirdim. Ondan sonra 1962'de de tiyatro serüveni başladı."
1963'te Ses dergisinin yarışmasıyla sinemaya adım attı
İlk kez bir tiyatro oyunuyla İstanbul'da sahneye çıkan Turan, tiyatro oyuncusu Saim Alpago'nun kurduğu özel tiyatroya sık sık gidip geldi.
Selim Naşit, Altan Karındaş, Erdoğan Sıcak, Gürdal Onur, Üner İlsever ve Tülin Oral'ın yer aldığı tiyatroda bütün rolleri ezberleyen Turan, "Ben de Gürdal'ın iyi arkadaşıyım. Gidiyorum, geliyorum kulise. Meraklıyım da. Bir oyun oynuyorlar, ben onu seyrederken ezberledim falan. Bir gün Selim Naşit gelmedi. Saim Bey beni yakaladı ve sahneye atıverdi. İnanılır gibi değildi. Korkunç bir şey. Ondan sonra tiyatro başladı." değerlendirmesinde bulunmuştu.
Süleyman Turan, 1963'te Ses dergisinin açtığı yarışmayı kazanarak sinemaya adım attı. Aynı yıl yarışmada Ajda Pekkan ile Ediz Hun birinci seçildi.
Osman Seden'in yönettiği ve başrollerde Türkan Şoray, Tamer Yiğit, Öztürk Serengil, Hulusi Kentmen'in olduğu "Sayın Bayan" adlı filmle, Turan'ın sinema kariyeri başladı. Burada nispeten küçük bir rolü olan Turan, sonraki filmi "Koçum Benim"de ise Ayhan Işık ile daha büyük bir rol oynadı.
Türk izleyicisinin beğenisini kazandı
Sanatçı genellikle "esas oğlanın sadık dostu" rollerinde, sevecen ve mütevazı tiplemeleriyle başarılı olup Türk izleyicisinin beğenisini kazandı.
Bir dönem dergi ressamı olarak çalışan Turan, filmlerin dışında uzun zaman karikatür ve resim yaptı. Çizimleri "Akbaba" dergisinde yayımlandı.
Turan, Akşam gazetesinde çizgi roman çizmeye başladı. Senaryoları da yazan Turan, bu arada afişler ve kitap kapakları yaptı, Sabah gazetesinde 15 yıldan uzun süre çizgi roman çizdi.
"Dikkat Kan Aranıyor" adlı 1970 yapımı filmde Ekrem Bora ile oynayan Turan, akıl hastanesinden kaçan deli rolü ile akıllarda kalan bir performans gösterdi.
Usta oyuncu, 1971'de Yılmaz Güney ile oynadığı "Yarın Son Gündür" adlı filmdeki rolüyle 9. Antalya Film Şenliği, "Güllü"deki rolüyle 1972'de gerçekleşen Antalya Film Festivali'nde "En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu" ödülüne layık görüldü.
Oyuncu Türkan Şoray "Güllü" filmine ilişkin, "Çok sevdiğim Süleyman Turan, sempatikliğiyle Güllü filmine güç verdi." ifadesini kullanmıştı.
Sesli çekilen ilk dizi filmlerden birinde rol aldı
Birkaç sene sinemadan uzaklaşan Turan, bu dönemde çizgi roman ve senaryo yazarlığı yaptı. Sanatçı, TRT'den gelen bir teklifi değerlendirerek sesli çekilen ilk dizi filmlerden "Sarıpınar 1914"te oynadı.
"Dönme Dolap" (1983), "Baş Belası" (1982) ve "Sevgili Dayım" (1977) filmlerinin senaryolarını da kaleme alan, kariyeri boyunca 200'e yakın filmde oynayan Süleyman Turan, 10 Eylül 2019'da İstanbul Kadıköy'de hayatını kaybetti.
Yönetmen Tunç Başaran, 1966'da film çekimleri sırasında arkadaş olduğu Turan için, İKSV tarafından verilen Onur Ödülü'nü aldığı sırada şunları söylemişti:
"Hiç ayrılmadık. Benim en çok çalıştığım aktör Süleyman, Süleyman'ın en çok çalıştığı yönetmen de bendim. Çok iyi aktördür. Her türlü rolün altından kalkar, mükemmeli arar, oynadığı sahneleri beğenmez, tekrar çekimini ister. Büyük foto direktörümüz Kriton İlyadis onun için bir sette 'Tunç, bilirsin bu adam çok sinematografiktir.' demişti. Oyuncudur o ama ressamdır aynı zamanda. Çizgi romanlarıyla da ünlüdür. Bir de sabahları uyanamamasıyla. O benim vazgeçemediğim oyuncudur. İhtiyarlamayan delikanlısıdır Türk sinemasının. Türk sinemasının büyük kazancıdır. Turanların turanı, baş turan... Sinemamız Süleyman Turan gibi bir aktöre sahip olduğu için gurur duymalıdır, ben onunla gurur duyuyorum."