Marquez'in doğduğu Müze Ev, ülkenin Santa Marta kentine 83 kilometre uzaklıktaki Aracataca kasabasında yer alıyor.
Aracataca, 1982'de Marquez'e Nobel Edebiyat Ödülü'nü getiren "Yüzyıllık Yalnızlık" adlı eserde anlattığı kasaba olarak da biliniyor.
Latin Amerika'da "Gabo" lakabıyla tanınan Marquez, fakir bir ailenin 11 çocuğunun en büyüğü olarak 6 Mart 1927'de Aracataca kasabasındaki bu evde dünyaya geldi ve nenesi ile dedesi tarafından büyütüldü.
Marquez, 8 yaşına kadar Aracataca'daki bu evde yaşadı. Dedesi, emekli Albay Nicolas Marquez tarafından 1912'de satın alınan bu geniş ev, 20 Temmuz 1925'te çıkan bir yangında tamamen kül oldu. Aile evi daha dayanıklı malzemelerle yeniden inşa etmek zorunda kaldı.
Müze, kasabanın ekonomisine katkı sağlıyor
Talebin yüksek olması nedeniyle her gün açık olan Müze Ev, ücretsiz ziyaret ediliyor fakat rehberlik hizmeti sembolik bir ücret karşılığında veriliyor.
Marquez'in doğduğu kasabaya gelen ziyaretçiler, müzeyi gezdikten sonra çevredeki restoranlara uğruyor ve genellikle hediyelik eşya almadan bölgeden ayrılmıyor.
Kasabayı canlandıran ve bir cazibe merkezine dönüştüren Müze Ev, bölgenin ekonomik kalkınmasına da katkı sağlıyor.
Marquez'in evinin müzeye dönüştürülmesi
Aracataca Belediyesi tarafından 25 Mart 2010'da açılan Müze Ev, Marquez'in yaşam öyküsünü anlattığı son eseri "Anlatmak İçin Yaşamak"a uygun olarak yeniden inşa edildi.
Müze Ev'in hayata geçirilmesi için önce bir grup uzman seçildi. Bu uzmanlar, Marquez'in anıları ve eserleri üzerine araştırmalar yapmanın yanı sıra yazarın ailesi ve arkadaşlarıyla da görüştü.
Valilik tarafından satın alınan ev, gerekli restorasyon tamamlandıktan sonra kültürel miras olarak kayıtlara geçirildi ve turizme kazandırılmak için müze ev olarak kullanılmasına karar verildi.
Gabo'nun eve dair kitabında değindiği anılar
Gabo, 18 Şubat 1950'de büyükannesi ve büyükbabasının evini satmak için Aracataca'ya giderken annesinin de ona eşlik ettiğini ve bu yürüyüşün belki de hayatının en önemli kararını almasına vesile olduğunu belirtmişti.
Yazar Marquez, "Anlatmak İçin Yaşamak" kitabında yürüyüş anısını şöyle anlatıyor:
"Ne annem ne de ben, sadece iki günlük bu masum yolculuğun benim için bu kadar belirleyici olacağını hayal bile edemezdik; öyle ki, en uzun ve en titiz hayat bile onu anlatmayı bitirmeme yetmezdi, şimdi, yetmiş beş yaşını çoktan geçmiş biri olarak biliyorum ki bu, yazar kariyerimde aldığım en önemli karardı. Yani: bütün hayatımda."
Müze Ev'in içi
Dede Nicolas Marquez'in misafirlerini ağırladığı odası, kişisel ofisi, çalışma masası, elektrikli vantilatör, döner sandalye, kitaplık ve sözlük ilk girişte ziyaretçilerin dikkatini çekiyor.
Marquez, ünlü "Yüzyıllık Yalnızlık" kitabında çocukluk anılarının geçtiği bu evde dedesiyle olan ilişkisini anlatırken, çocukluk dünyasındaki hayal gücünü, masumiyeti ve çevresindeki insanların onun yeteneklerini nasıl gördüğünü şöyle ifade ediyor:
"Dedem, gümüş işlediği dükkanının bir duvarını beyaza boyattı ve benim keyfimce resim yapabilmem için renkli kalemler, ardından da bir suluboya takımı aldı. O ünlü altın balıklarını yaparken ben de çizim yapıyordum. Bir keresinde, torununun ressam olacağını söylediğini duymuştum, ama bu beni şaşırtmamıştı; çünkü ressamların sadece kapıları boyayan kişiler olduklarını sanıyordum."
Müze'ye gelen ziyaretçiler, evin odalarını birbirine bağlayan koridoru, yatak odasını, Gabo'nun teyzesi Francisca Simodosea ile paylaştığı odasını ve kileri gezebiliyor.
Müzede yer alan "Altın Balıkların Simgeselliği" Gabo'nun eserlerinde bir metafor olarak çıktığı yani sabır, emek ve hayal gücünü temsil ettiği belirtilir.
Ziyaretçiler, evin içini gezdikten sonra arka bahçedeki dev hatıra tahtasında fotoğraf çektiriyor ve isteyenler, Gabo'ya olan sevgilerini dile getiriyor.
"Bizler onun sayesinde tanındık"
Müze görevlisi Eiber Eltran, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Marquez'e Nobel Edebiyat Ödülü'nü getiren "Yüzyıllık Yalnızlık" kitabının bu kasaba ve ev sayesinde ortaya çıktığını belirtti.
Marquez'in kendileri için önemli olduğunu kaydeden Eltran, "Gabo, eğer burada doğmasaydı bu kasabanın varlığından kimsenin haberi olmayacaktı. Kolombiya ve dünyanın çeşitli ülkelerinden her gün onlarca ziyaretçi ağırlıyoruz. Gabo efsanesi bu evde dünyaya geldi ve bizler onun sayesinde tanındık." dedi.
Gabo'nun çocukluk arkadaşı ve yakın komşusu 93 yaşındaki Carlos Garson ise kasabanın Marquez'in yazarlık hayatındaki önemine dikkati çekerek, "Marquez ile ortak bir arkadaşımızın evinde tanışmıştık, henüz 16 yaşındaydım. Gabo, yıllar sonra 2007'de doğduğu evi ve bizi ziyaret etti." ifadesini kullandı.
Ünlü yazar Marquez'in ölümü ve eserleri
Gabo, eserlerinde sadece Kolombiya'yı değil bir Latin Amerika topluluğunun gündelik yaşamına dair bir pencere açıyor. Küçük olayların efsaneye dönüştüğü, toplumsal bağların hikayelerle güçlendirildiği bir dünya kuruyor.
Dünya edebiyat tarihine başta "Yüzyıllık Yalnızlık" olmak üzere çok sayıda kült eser bırakan Marquez, "Kolera Günlerinde Aşk", "Kırmızı Pazartesi", "Albaya Mektup Yazan Kimse Yok", "Labirentteki General", "Aşk ve Öbür Cinler" ile "Bir Kayıp Denizci" gibi unutulmaz eserlere imza attı.
Yaklaşık 30 yıl Meksika'da yaşayan Marquez, Meksiko'daki evinde 17 Nisan 2014'te 87 yaşında hayata veda etti. Dönemin Kolombiya Cumhurbaşkanı Juan Manuel Santos, onu "bugüne kadar yaşamış en büyük Kolombiyalı" olarak ilan etmişti.