İYTE Uluslararası Su Kaynakları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alper Baba: "Bu projeyle iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek olan adaların su problemlerini minimize edeceğiz"
Akdeniz Havzası'ndaki Türkiye, İspanya, İtalya, Cezayir ve Yunanistan, iklim değişikliğine bağlı kuraklık nedeniyle risk altında olan adalarda suyun doğayla uyumlu yapılarla depolanması, doğru ve verimli kullanılması için birlikte çalışacak.
"Akdeniz'de Dirençli Su Yönetimi İçin Mevcut Altyapılarda Doğa Temelli Çözümler" adlı Avrupa Birliği projesi kapsamında, proje ortağı ülkelerden üniversite, yerel yönetim ve sivil toplum kuruluşları, belirledikleri ada ya da kıyı bölgeleri üzerinde su yönetimi çalışmaları yapacak.
Türkiye'den de Bozcaada üzerinde çalışılacak proje 3 yıl sürecek. Saha çalışmalarının 2023 yılının ilk aylarında başlaması beklenen projede, yağmur sularının yer altı barajlarında toplanacağı, atık suların değerlendirileceği, deniz suyunun yer altı sularına karışmasının engelleneceği bir "su yönetim modeli" geliştirilecek. Bu amaçla önce Bozcaada'nın su kaynakları durumu, suyun kalitesi, deniz suyunun yeraltı sularına karışımı gibi konularda inceleme yapılacak. Proje ortakları, her ülkede yapılan çalışmaları yerinde görmek için belirli dönemlerde ziyaretler gerçekleştirecek.
"Akdeniz bölgesinde problemler daha fazla"
Proje ortağı olan İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsünün (İYTE) Uluslararası Su Kaynakları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alper Baba, AA muhabirine, iklim değişikliğinin buharlaşma ve yağış rejimlerini değiştirmesiyle adalarda kuraklık riskinin arttığını söyledi.
Göllerin kuruması, su kaynaklarının azalması ve yer altı sularının çekilmesinde yağışların azlığının yanı sıra insanların suyu iyi yönetememesinin de etkili olduğunu vurgulayan Baba, Akdeniz Havzası'nda iklim değişikliği ile ilgili problemlerin daha fazla olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Baba, bu havzadaki adalarda nüfus yoğunluğunun fazla olduğuna dikkati çekerek, aşırı yer altı suyu kullanımı sonucu tatlı suya deniz suyu karışımının başladığını ifade etti.
Adalarda sıcaklık ve buharlaşmanın fazla, tatlı suyu besleyen kaynakların ise az olduğun belirten Baba, çalışmanın temel amacının adaları iklim değişikliğine karşı dirençli hale getirmek olduğunu dile getirdi.
Bozcaada'nın su röntgeni çekilecek
Prof. Dr. Baba, projenin Türkiye kısmında Bozcaada'nın çalışılacağını ifade ederek, şöyle konuştu:
"Su ihtiyacı olan bir yer. Öncelikle adada ne kadar su var, hangi sektörler suyu ne kadar kullanıyor bunun çok iyi ortaya konulması gerekiyor. Burada yazın nüfus artıyor. Dolayısıyla arıtma kapasitesi artıyor. Bu suyun iyi bir kaliteye getirilip sisteme dahil edilmesi gerekiyor. Bunun dışında derelerden akan sular, yağmur suları, bunları nerelerde toparlayabiliriz, yer altına nasıl depolayabiliriz, bununla ilgili çalışmalar yapacağız. Yer altı barajları yapacağız. Bu barajlar doğa esaslı barajlar olacak. Belki belli yerlerde kuyular açılacak. Gelen bu yağış suları, kuyulara yönlendirilecek ve yer altında uygun jeolojik ortamlarda bunları depolayacağız.
Biz bu uygulamayı Bozcada için yapıyoruz ama diğer adalara da uygulanabilir olacak. Sensör teknolojileriyle suyun hareketlerini izleyeceğiz. Suyun kullanımını, deniz suyunun ne kadar sisteme girdiğini izleyeceğiz. Su seviyelerinin zamana bağlı değişimlerini, artışını, azalışını hepsini göreceğiz. Ona göre de tabii burada yapılacaksa eğer bir bitki desenleri, tarımsal çalışmalar, bunlara hangi tür bitkilerin yetiştirilmesi gerektiğiyse onu da ziraatçı arkadaşlarımız çalışacaklar. Bu proje ile iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek olan adaların su problemlerini minimize edeceğiz."
"Bilimsel ve uygulamalı çalışma"
İYTE Rektörü Prof. Dr. Yusuf Baran da 4,4 milyon avro bütçeli projenin temel kaynağının dünyanın en önemli sorunlarından olan küresel ısınmanın etkilerini azaltmaya yönelik olduğunu bildirdi.
Projede Bozcaada'nın bir model olacağına değinen Baran, "Aslında bu bölgedeki adalar ve sonra da belki büyük kara parçalarının su kaynaklarının etkin bir şekilde yönetimi ve var olan kaynakların da geliştirilmesini hedefliyoruz. Sadece Türkiye'ye veya Akdeniz Havzası'na değil aslında dünyanın tüm kesimlerinde var olan su kaynaklarının yönetilmesi, korunması ve geliştirilmesi ekseninde model bilimsel ama uygulamalı çalışma yapıyor olmaktan son derece mutluyuz." değerlendirmesini yaptı.