İTB Başkanı Kestelli’den 2026 uyarısı: Değişime ayak uydurun!

İzmir Ticaret Borsası (İTB) Aralık Ayı Olağan Meclis toplantısında İTB Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, yeni yıla dair önemli mesajlar verdi. Kestelli, “2026 tarımı, iklim değişikliği ve teknolojik devrim gibi iki büyük dalganın kesişiminde şekille

İzmir Ticaret Borsası (İTB) Aralık Ayı Olağan Meclis toplantısı gerçekleştirildi. İzmir Ticaret Odası (İZTO) Meclis Salonu’nda gerçekleştirilen toplantıyı İTB Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer yönetti.

Meclis konuşmaları sırasında İTB Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, yılın son meclisinde önemli mesajlar aktardı.

‘YÜKSEK MALİYETLER VE DÖVİZ KURU EKONOMİYİ ETKİLEDİ’

Kestelli ilk olarak 2025 yılına dair ekonomik değerlendirmelerde bulunarak, “2025 yılında Türkiye ekonomisi, küresel belirsizliklerin, jeopolitik risklerin ve finansal sıkılaşmanın yoğun olduğu bir yıl yaşadı. Ekonomi yönetiminin temel önceliği, yüzde 44 seviyesinde yıla başlayan enflasyon oranını düşürmekti. Bu çerçevede Merkez Bankası’nın uyguladığı sıkı para politikası; büyüme ve yatırımlar başta olmak üzere 2025 yılında tüm makro ekonomik büyüklüklerde belirleyici bir rol oynadı. Düşük kur politikası ile yüksek üretim maliyetlerinin birlikte seyretmesi, dış ticaret dengesi üzerinde belirgin bir etki yarattı. Döviz kurunun enflasyonun gerisinde kalması ihracatçılarımızın rekabet gücünü zayıflatırken; artan işçilik, enerji ve girdi maliyetleri kâr marjlarının azalmasına neden oldu. Aynı dönemde düşük kur ithalatı görece cazip hale getirirken, özellikle ara malı ve tüketim malları ithalat eğilimi iyice arttı. Sonuç olarak 2025 yılında büyüme daha çok iç talep kaynaklı gerçekleşirken net ihracatın ekonomik büyümeye katkısı maalesef zayıf kaldı. Ay başında açıklanan 3. çeyrek büyüme rakamları da bu durumu net şekilde ortaya koyuyor. Geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3,7 olan büyümede net ihracatın etkisi negatif 1 puan, özel tüketimin katkısı 3,2 puan ve kamu tüketiminin katkısı 0,1 puan düzeyinde oldu. Üçüncü çeyrekte sanayi sektörü yüzde 6,5 büyürken, hizmetler sektörü yüzde 4,6 oranında büyüme kaydetti. Faaliyet alanımız olan tarım sektörü ise yüzde 12,7 daralarak büyümeyi aşağı çeken tek ana sektör oldu. Tarım sektöründeki bu sert küçülmenin, yalnızca bir sektör verisi olarak değil; aynı zamanda gıda arzı, kırsal istihdam, enflasyon ve dış ticaret dengesi açısından da dikkatle ele alınması gerektiği vurgulandı” dedi.

KAYISIDAN NOHUTA: 2025’TE TARIMDA TARİHİ KAYIPLAR

Kestelli, 2025 yılına dair rekolte kayıplarını ürün ürün değerlendirerek, “2025 yılına dönüp baktığımızda, birçok üründe son yılların en zor dönemlerinden birini yaşadık. Şubat, mart ve nisan aylarında ülkemizin hemen hemen tamamını etkisi altına alan zirai don hem üretimde hem de üreticide ciddi yaralar açtı. TÜİK verilerine göre toplam sebze üretiminde yüzde 1, tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde yüzde 10 ve meyve ürünlerinde yüzde 30’ün üzerinde rekolte kayıpları oluştu. Bu kayıpların en dramatik örneğini de kayısıda gördük. Normal şartlarda 90–100 bin ton rekolte beklenen bir üründe, hasat zamanı 5-10 bin tonları konuşur hale geldik. Antep fıstığında yüzde 60, kirazda yüzde 70’lere varan oranda bir düşüş söz konusu. Arpa-çavdar ve yulaf gibi tahıllarda yüzde 25-30 olan rekolte kaybı, nohutta yüzde 30, kırmızı mercimekte yüzde 45’lere ulaşmış durumda. Geleneksel ürünlerimizden pamuk, kuru üzüm, kuru incir, zeytin ve zeytinyağında da üretim kayıpları yaşandı. Üretimdeki bu manzarayı yakından takip edenler için tarım sektöründeki küçülmenin sürpriz olmadığını gayet net biliyoruz. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de tarımsal üretim, küresel iklim krizi ile adeta test ediliyor. Benzer gelişmelerin, yakın coğrafyamızda ve aynı iklim kuşağında bulunan ülkelerde de yaşandığını görüyoruz. Bu nedenle tarım ve gıda sistemlerimizin çevresel ve jeopolitik risklere direncini artırmak zorundayız. Tarımda yaşadığımız sorunlar doğrudan gıda sektörüne ve dolayısıyla halkamıza yansıyor ve enflasyonun üzerinde de yukarı yönlü bir baskı oluşturuyor” ifadelerini kullandı.

‘TARIM VE GIDA SANAYİ BİRLİKTE DÖNÜŞMELİ’

Kestelli, sanayi ve tarım entegrasyonunun önemine değinerek, “Geçtiğimiz hafta düzenlenen Sürdürülebilir Gıda Zirvesinde de ifade ettiğim gibi, gıda sanayi ve tarım, et ve tırnak gibi iç içe geçmiş bir bütünün iki parçası gibidir. Gıdayı konuşurken, aslında eş zamanlı olarak tarımı da konuşuyoruz. Küresel iklim krizi, tarımsal üretimimizi hem miktar hem kalite açısından etkileyerek ürün arzını öngörülemez hale getiriyor ve bu belirsizlik gıda sanayine yansıyor. Rekabetçi bir tarım ve gıda sistemi için, verimliliği artıran, katma değeri yükselten ve tarladan sofraya kadar zincirin tamamını birbirine kenetleyen köklü bir zihniyet dönüşümüne ihtiyacımız var. Bu dönüşümü dört ana sütun üzerinde inşa etmek zorundayız. Birinci ve en temel sütun, tam entegrasyondur. Gıda sektörü için tarımsal sürdürülebilirlik bugün bir sosyal sorumluluk alanı değil, doğrudan rekabet gücünü belirleyen bir varoluş meselesidir. Nitekim, gıda sanayinin 100 birimlik üretiminin 44 birimi tarımsal üretime dayanıyor. İklim değişikliğinin tarımsal üretimi giderek daha belirsiz hale getirdiği bir dünyada, arz sürekliliğini sağlayamayan hiçbir sanayi yapısının uzun vadede ayakta kalması mümkün değildir. İkinci dönüşüm alanı, katma değer ve ihracat stratejisidir. Bugün küresel ticarette rekabet sadece fiyat üzerinden şekillenmiyor. Dünya artık ürünü değil; o ürünün nasıl üretildiğini, karbon ayak izini, izlenebilirliğini ve çevresel etkisini de satın alıyor. Türkiye’nin ihracatta asıl sıçrama yapacağı alan; standart kaliteyi güvence altına alıp bunun üzerine markalaşmayı, izlenebilirliği ve sürdürülebilir üretim anlayışını ekleyebildiği noktadır. Üçüncü dönüşüm alanı, güven ve şeffaflıktır. Tedarik zincirinin sağlıklı işlemesi için piyasa güveni vazgeçilmezdir. Kayıtlı ticaretin yaygınlaşması, merdiven altı olarak tabir ettiğimiz üretimlerin engellenmesi, fiyatların şeffaf ve adil biçimde oluşması, belirsizlikleri azaltan en önemli unsurlardır. Bu nedenle, özellikle destek politikalarının, fiyatı yapay olarak yukarı taşımadan; üreticilerimizin gelirini ve iklim riskini koruyan ve kalite-verimlilik dönüşümünü teşvik eden bir yapıya dönüştürülmesi gerekmektedir. Dördüncü ve tüm bu dönüşümü mümkün kılan temel araç ise dijitalleşme ve teknolojidir. Tarladaki sensörden fabrikadaki otomasyona, lojistik takibinden rafa kadar uzanan dijital izlenebilirlik sistemleri; hem maliyetleri düşürecek hem de karar alma süreçlerini hızlandıracaktır. Özetle, tarım ve gıda sanayimiz tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ciddi meydan okumalarla karşı karşıyadır; ancak aynı zamanda çok güçlü bir potansiyele sahiptir. Başta ilgili Bakanlıklarımız olmak üzere, sektörün tüm paydaşlarının desteği ile bu potansiyelimizi ortaya çıkarabilecek ve vatandaşlarımızın gıda güvencesini teminat altına alabilecek, tarımı, sanayiyi ve ticareti aynı hedef doğrultusunda buluşturan bütüncül politikaları oluşturabileceğimize inanıyorum” dedi.

‘DEĞİŞİME UYUM SAĞLAMAYANLAR ZORLANACAK’

Yeni yıl için tarımdaki değişimin önemine değinen Kestelli, “Sadece bizde, Avrupa Birliğinde değil, tarım tüm dünyada bir dönüm noktasında ve 2026'ya girerken hem benzeri görülmemiş fırsatlar hem de ciddi risk ve belirsizlikleri barındırıyor. Gelişmelere karşı kendimizi hazırlamalı, planlarımızı yapmalı ve yol haritamızı çizmeliyiz. Bu yeni dönemde Akıllı Tarım uygulamaları ön plana çıkmaya başladı. Su hasadı, kuraklığa dayanıklı tohumlar, sıfır toprak işleme, onarıcı tarım gibi uygulamalar hızla yaygınlaşıyor. Karbon Tarımı yeni bir gelir kapısı haline geliyor. Gelişmiş ülkelerde çiftçiler, topraktaki karbonu artırarak karbon kredisi satmayı planlıyor. Hassas Tarım, Yapay Zekâ Uygulamaları ve Robotik konularından artık bahsetmiyorum bile. Bu uygulamaların artık içindeyiz. Ülke olarak bu konuda iyi bir başlangıç yaptığımızı düşünüyorum. İTTM de bunun en iyi bir örneği. Günümüzde, yaşanan savaşlar ve ülkeler arası gerilimlerden yeterince ders alındığı için ticarette korumacılık ve üretimde kendine yeterlilik ön planda. Hatta görüyoruz ki küresel tedarik zincirlerine olan bağımlılık azaltmak için daha kısa ve yerel zincirlere yönelim artıyor. Kısacası, 2026 tarımı, iklim değişikliği ve teknolojik devrim gibi iki büyük dalganın kesişiminde şekillenecek gibi görünüyor. Bu dalgaları yakalayanlar kazanacak, geleneksel yöntemlerde ısrar edenler ise zorlanmaya devam edecek. Bu yüzden ne olursa olsun değişimi yakından takip etmek ve ona uyum sağlamak zorundayız” diye konuştu.

İZMİR MICHELIN REHBERİ’NDE GÖVDE GÖSTERİSİ YAPTI

Kestelli son olarak MICHELIN Rehberi’ne seçilen İzmirli firmaların önemine vurgu yaparak şunları söyledi:

Tarım ve gıda sektörlerinde önemli sorunlarımız bulunmakla beraber güzel gelişmeler de yaşıyoruz. Bu ay içinde açıklandı ki MICHELIN Rehberi Türkiye 2026 seçkisi, gastronomi dünyamızda yeni bir dönemi başlatmış durumda. İstanbul, İzmir, Muğla ve ilk kez dahil edilen Kapadokya gibi bölgelerden toplam 171 işletme listelendi; bu listede 2 adet iki yıldızlı, 15 adet bir yıldızlı, 39 adet Bib Gourmand dereceli ve 13 adet “Yeşil Yıldız” restoran yer aldı. İzmir’imizin bu süreçte resmen bir gövde gösterisi yaptığını söyleyebilirim. Bu başarı sadece gastronomi camiası için değil, aynı zamanda yerel üreticilerimiz için de stratejik bir fırsattır. Çünkü Michelin yıldızı alan restoranlar, menülerini yerel ürünlerle zenginleştirme konusunda daha güçlü bir motivasyon kazanmaktadırlar. Yerel çiftçiyle doğrudan bağ kurmakta ve Ege’nin topraklarından sofralara uzanan teruarı uluslararası arenada temsil etmektedirler. Özellikle Yeşil Yıldız ile ödüllendirilen işletmelerin çevresel sürdürülebilirlik ve yerel ürün odaklı uygulamaları, üreticilerimizin yüksek kaliteli ürünlerini öne çıkarma, tedarik zincirlerine entegre etme ve katma değer yaratma konusunda önemli bir katalizör işlevi görmektedir. Bu, coğrafi işaretli ürünlerimizin tanınırlığını artırmak ve yerel ürünlerimize yönelik talebi büyütmek adına eşsiz bir fırsattır. Bu fırsatı üreticilerimizi kalkındırmak adına en iyi şekilde değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyor, MICHELIN Rehberi’nde yer alan tüm işletmelerimizi kutluyorum.

İZMİR Haberleri

Bakanlık düğmeye bastı… Soma Termik Santrali satılıyor!
İTB Meclis Başkanı Tuncer’den 2026 değerlendirmesi: Reform yılı olacak!
Borsa’nın 2026 bütçesi belli oldu!
Başkan Güç, "fark giderek açılıyor" dedi ve ekledi: CHP'nin oy oranı yüzde 40’ın üzerinde!
Sendika belediyeye saat verdi: Ya maaş ya grev!