Kooperatifler Daha İyi Bir Dünya Kurar başlıklı İzmir Kooperatifçilik Buluşmaları İzmir Ticaret Odası (İZTO) Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi. İzmir Büyükşehir Belediyesi, İZTO, İzmir Ticaret Borsası (İTB), İzmir Planlama Ajansı (İZPA) ve Ulusal Tarım Gıda Birliği (UTGB) tarafından gerçekleştirilen buluşmalarda tarımsal kooperatifçiliğe dair konuşma ve paneller gerçekleştirildi.
KORKMAZ: TARIMIN EN ÇOK İHTİYAÇ DUYDUĞU ŞEY KOOPERATİFÇİLİK
Açılış konuşmasını yapan İTB Başkan Yardımcısı Ercan Korkmaz, tarımda kooperatifçiliğin önemine değinerek, “Sürdürülebilirliği, iklim değişikliğini, kaynak kısıtını, üretim maliyetlerini ve en önemlisi susuzluğu konuştuğumuz bu günlerde tarım sektörünün en çok ihtiyaç duyduğu şey tamda kooperatifçilik olsa gerek. Çünkü kooperatifçilik bir bütün olmak, birlikte hareket etmek, dayanışma ve iş birliği içinde olmaktır. Ve ekonomik avantaj sağlamanın, kazan kazan ilişkisinin en iyi işlediği yapıdır. Biz, İzmir Ticaret Borsası olarak, her ne kadar ana sorumluluğumuz üretim tarafı olmasa da sektörün kalkınması adına her türlü girişimde bulunmaya çalıyoruz. Projelerimizle tarım işletmelerinin kapasitelerini geliştirmeye çalışıyoruz. Saha çalışmalarımızla üretimi yakından takip ediyor, verim ve kaliteyi arttırmak için çeşitli eğitimler ve sektör toplantıları düzenliyoruz. Paydaşlarımızla yani sizlerle beraber yaptığımız bu ve benzeri çalışmalara da çok kıymet veriyoruz” dedi.
‘TARIM İŞLETMELERİ BÜYÜK ÇOĞUNLUKLA KÜÇÜK ÖLÇEKLİ’
Korkmaz, tarım işletmelerinin küçük ölçekli olduğunu belirterek, “Kooperatifçilik felsefesinin temelinde tarım vardır. Çünkü tarımsal üretimin doğal yapısında imece usulü dediğimiz bir geleneğimiz olan birlikte hareket etme felsefesi vardır. Tarımda kooperatifçiliğin, sanayi devrimi sonrası değişen ekonomik düzenin küçük üreticiler üzerinde yarattığı ağır baskılara karşı bir “hayatta kalma refleksi” olarak ortaya çıktığını hatırlayalım. O günlerden bugüne neredeyse 200 yıl geçmiş olsa da görüyoruz ki tablo aynı. Tarım işletmelerinin büyük çoğunluğu hala küçük ölçekli. İşletmelerin yüzde 81’i, 100 dekarın altında faaliyet gösteriyor. Avrupa Birliği ve diğer gelişmiş ülkelerin ortalamalarından oldukça uzağız. Ancak, yine de potansiyelimizin yüksek olduğunu bilmeliyiz. Güçlü olduğumuz alanlar var. Ülkemizde 84 binin üzerinde kooperatif faaliyet gösterirken, bunların sadece yüzde 15’i tarım kökenli kooperatiflerdir. Ancak, dikkatinizi çekmek isterim ki 8 milyonun üstünde olan toplam ortak sayısının yarısı tarımsal kooperatiflere üyedir. İşte bu nedende tarımsal kooperatifçilik tarafında potansiyelimiz yüksek. Ortakların talepleri belli, ihtiyaçlar belli. Ucuz girdi, ekipman, pazarlama, depolama ve lojistik gibi temel maliyet unsurlarının yarattığı ekonomik baskıyı hafifletebilecek ve üreticilerimizin rekabet gücünü arttırabilecek kooperatiflere ihtiyaç var. İzmir olarak bu konuda ülkemizin en başarılı örneklerine sahip olduğumuzu söyleyebiliriz. Ancak, bunu yeterli göremeyiz. İyi bir yönetişim ve işbirliği ile daha çok sayıda kooperatifimizi rol modele dönüştürebiliriz. Bu düşüncülerle, verimli bir gün geçirmeyi ve elde edilecek sonuçların sorunlarımıza çözüm getirmesini temenni ediyorum” diye konuştu.
ÖZGENER: TOPLANTIMIZ KOOPERATİFLERİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN KIYMETLİ BİR FIRSAT
Toplantıda konuşan, İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, "Toplumumuzun ekonomik kalkınması ve sosyal dayanışmasının teminatı olan kooperatiflerimizi ele almak üzere; İzmir Büyükşehir Belediyesi, Odamız, İzmir Ticaret Borsası ve Ulusal Tarım Gıda Birliği iş birliğiyle düzenlediğimiz toplantımıza hoş geldiniz. Katılımcı ve adil bir kalkınma modelini temsil eden kooperatifler, dünya genelinde milyonlarca insanın yaşamına dokunuyor. Özellikle tarım, gıda ve hayvancılık sektöründe, ortak hareket etme kültürünü güçlendiriyor, yerelden ulusala genişlemenin en önemli unsurlarından birini temsil ediyorlar. Birleşmiş Milletler 2025 Uluslararası Kooperatifler Yılı vesilesiyle düzenlediğimiz bu önemli toplantının, kooperatiflerimizin kurumsal kapasitelerini güçlendirmeleri, iyi örnekleri yaygınlaştırmaları ve kamu, özel sektör ve sivil toplum arasındaki etkileşim açısından kıymetli bir fırsat sunacağını değerlendiriyoruz” dedi.
‘İZMİR’DE ORTAK AKLA DAYALI ÇALIŞMA GELENEĞİ OLDIKÇA GÜÇLÜ’
Kooperatifler; üretimin her aşamasında markalaşmayı mümkün kılan, nitelikli ve sürdürülebilir tedarik zincirleri oluşturan yapılar olduğunu belirten Özgener, “Küçük üreticinin pazarlık gücünü artırırken, tüketicinin de sağlıklı, izlenebilir ve güvenilir ürüne erişimini sağlıyorlar. Bugün kentimizde, Tarım ve Orman Bakanlığımıza bağlı olarak faaliyet gösteren 163 Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, 81 Sulama Kooperatifi ve 45 Su Ürünleri Kooperatifi olmak üzere, toplam 289 tarımsal amaçlı kooperatif bulunuyor. Bu tablo, İzmir’de birlikte üretim kültürü ve ortak akla dayalı çalışma geleneğinin oldukça güçlü olduğunu ortaya koyuyor. Kentimiz, geçmişte olduğu gibi bugün de iyi kooperatifçilik örnekleriyle ülkemize ilham veriyor. TARİŞ gibi köklü ve kurumsallaşmış bir yapıdan, Tire Süt gibi üreticinin emeğini markaya dönüştüren başarı hikâyelerine uzanan bir deneyim birikimine sahip. Bu nedenle, mevcut örnekleri korumanın yanı sıra, başarılı kooperatifçilik modellerinin sayısını artırarak yeni kuşaklara aktarmayı son derece önemli görüyorum. Kültür, sanat, eğitim, araştırma-geliştirme ve enerji gibi yeni alanlarda faaliyet gösteren kooperatiflerin sayısı gün geçtikçe artıyor” diye konuştu.
‘TOHUMDAN ÇATALA KADAR ÜRETİM ZİNCİRİ İLE PLANLI TARIMSAL ÜRETİM MODELİNİN BENİMSENMESİ YARARLI OLACAKTIR’
Türkiye’de örnek çalışmaları anlatan Özgener, “Çok önemli olduğuna inandığım bir konu da kadın girişimciliği ve kadın kooperatifleri. Tarım ve gıda ürünlerinden el sanatlarına kadar uzanan bir yelpazede üretilen doğal ve otantik ürünlerin Odamızın geleneksel ticaret, e-ticaret ve e-ihracat birikimi ile Türkiye ve dünya pazarlarına sunulması için tüm paydaşlarımızla birlikte çalışmaya hazırız. Yürüttüğümüz çalışmalar kapsamında aynı zamanda, tarım sektörünün sürdürülebilirliğinin ve yapısal ihtiyaçlarının özel önem taşıdığını düşünüyoruz. Bu bağlamda; kooperatifler aracılığıyla üreticilerin örgütlenmesinin, kaynakların etkin ve verimli kullanılmasını mümkün kıldığını görüyoruz. Tohumdan çatala kadar tüm üretim zincirinin izlenebildiği, üreticilerimizin emeğinin karşılığını aldığı planlı bir tarımsal üretim modelinin benimsenmesinin yararlı olacağı kanaatindeyiz” ifadelerine yer verdi.
‘KOOPERATİFLERİN KURUMSAL KAPASİTELERİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR’
Özgener, “Bu yaklaşımın sahada karşılık bulabilmesi ve kalıcı sonuçlar üretebilmesi için üretim süreçlerinin çağın gerektirdiği yöntemlerle desteklenmesi gerekiyor. Bu doğrultuda, tarımda üretim süreçlerine teknolojik yeniliklerin dâhil edilmesi ve üreticilerin örgütlenmesiyle sürdürülebilir büyümenin sağlanabileceği kanaatindeyiz. Bu noktada, tarım kooperatiflerimizin kurumsal kapasitelerinin güçlendirilmesi de, hiç kuşkusuz, büyük önem taşıyor. Kooperatiflerin daha etkin bir yapıya kavuşmasının iş birliği kültürünün kurumsallaşmasıyla mümkün olacağını düşünüyoruz. Başarılı bir kooperatifçilik anlayışının temelinde 'güçlü bir iş birliği' yer almakta. Bu kapsamda, kamu kurumları, yerel yönetimler, üniversiteler ve sivil toplumun ortak hareket etmesi kritik önem taşıyor” diyerek sözlerini noktaladı.