100 yılı aşkın süredir faaliyet gösteren, New York Borsası'nda işlem görmekte olan Amerikalı motor ve jeneratör şirketi Cummins firmasının Çevresel Sürdürülebilirlik Direktörü Paul Hayes EGİAD’ın konuğu oldu. Cummins’in sürdürülebilirlik konusunda yürüttüğü çalışmaları ilk ağızdan dinleme olanağı bulan EGİAD’lı iş dünyası, iklimle ilgili beklenmeyen ancak yüksek yıkıcılıktaki riskleri belirten küresel senaryo ‘Yeşil Kuğu’ kavramını da gündeme getirmiş oldu.
Kaynakların sömürülmesi, yatırımların yönü, teknolojik gelişmenin yönlendirilmesi ve kurumsal değişimin uyum içinde olduğu ve insan ihtiyaçlarını ve isteklerini karşılayabilme potansiyelinin hem günümüzde hem de gelecek için korunduğu dengeli bir ortamda değişimin sağlanması olarak tanımlanabilecek sürdürülebilirlik, iyi uygulama örnekleri ve bu alanda yol kat etmiş dünya şirketleriyle EGİAD’ın gündeminde yer almaya devam etmekte. Dünyaca tanınmış Cummins Inc. Firması yetkililerin ağırlayan Ege Genç İş İnsanları Derneği (EGİAD), sürdürülebilirliğin çevresel, ekonomik ve sosyal tüm etkilerini masaya yatırdı. Firmanın iyi uygulama örnekleriyle üyesi olan şirketlere ilham verdi.
“EGİAD olarak BM Küresel İlkeler Sözleşmesi'ne imza attık”
Toplantının açılış konuşmasını yapan EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer, Cummins'in sürdürülebilirlik yaklaşımının, daha refah bir dünyaya güç verdiğini ve insanların hayatlarını daha iyi bir hale getirme misyonuyla da uyumlu olduğunu belirtti. 2017 yılında BM Küresel İlkeler Sözleşmesi'nin imzacısı olan şirketin, dünyayı daha yaşanabilir bir yer haline getirmek için üzerine düşeni yaptığına dikkat çeken Yelkenbiçer, “EGİAD olarak BM Küresel İlkeler Sözleşmesi'ne de imza atan bir dernek olarak bizler de üyelerimizi ve şirketlerimizi teşvik etmekteyiz. Cummins, karbon ayak izini azaltmaya ve dünyanın doğal kaynaklarını daha az kullanmaya ve doğa için daha fazlasını yapmaya kararlıdır. 2019'da Cummins'in 100. yıl dönümünün bir parçası olarak Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO'su Tom Linebarger, çevresel sürdürülebilirlik stratejisi olan PLANET 2050'yi başlattı. 2050 yılına kadar zamanlanmış vizyoner uzun vadeli hedeflerle birlikte, stratejinin üç odak alanı; uzman tavsiyeleri doğrultusunda sera gazı (GHG) ve hava emisyonlarının azaltılması, doğal kaynakların mümkün olan en sürdürülebilir şekilde kullanılması, toplulukların başlıca çevresel zorluklarının ele alınarak yardımcı olunması ana hedeflerinde ilerlemektedir” dedi.
“Sürdürülebilirlik konusunda gerekeni yapamazsak: Yeşil Kuğu’dan nasıl kaçarız?”
Dünyaca ünlü Cummins firmasının sürdürülebilirlik kapsamında yaptığı çalışmaların ve küresel düzeyde birçok ödül alan Planet 2050 isimli stratejik planının detaylı anlatıldığı webinarın açılış konuşmasında görece yeni olan ve iş dünyasının gündemine taşınan ‘Yeşil Kuğu’ kavramını vurgulayan Yelkenbiçer, “Pandemi öncesinde birçok insan sanırım iklim kaynaklı sorunların çocuklarımızın ve hatta torunlarımızın başına geleceğini düşünüyordu. Ama tüm dünyanın bir anda yüzleştiği ve tüm paradigmaları değiştiren Covid-19 bize risklerin nasıl da bir anda gerçek olabildiğini göstermiş oldu. Hatta bu olgunun adı iklim riski de değil resmen iklim krizi ve bizler tam olarak bu krizin ortasındayız. Renginden çağrışım yapabileceğimiz üzere, Yeşil Kuğu bize iklimle ilgili bu yıkıcı gerçekleri hatırlatan bir kavram. Yeşil Kuğu kavramı ile ifade edilen, iklimle ilgili düşük ihtimalli ancak yüksek yıkıcılıktaki riskleri belirten küresel senaryo, artık hepimizin ajandasında yer almalı. Bir yandan Yeşil Kuğu senaryosuyla mücadele etmeliyiz ki ülkemiz adına Paris İklim Anlaşmasının imzacısı olmak önemli bir adım ama sadece başlangıç; öte yandan COVID-19 salgınının zayıflattığı küresel ekonomiyi iyileştirmek için alınacak aksiyonlar, kurulacak iş birlikleri, eğitim çalışmaları iklim kriziyle mücadeledeki başarımızı belirleyecek” ifadelerini kullandı.
“Yeşil Kuğu, derin bir sistem değişimini temsil ediyor”
Yeşil Kuğu kavramının, doğru düşünmenin bir sonucu olarak ortaya çıktığını kaydeden Yelkenbiçer, bugün yaşadığımız küresel ısınma veya COVID-19 gibi krizlerin, doğru şekilde algılanıp değerlendirildiğinde, bize yeniden düşünme ve aydınlanma fırsatı sunacağını belirtti. Yeşil Kuğu, kavramının ekonomik, sosyal ve çevresel açıdan daha hızlı bir gelişime kapı araladığına dikkat çeken Yelkenbiçer, “Yeşil Kuğu’yu, daha iyi bir dünya için, bir davetiye, bir giriş bileti olarak düşünebiliriz. Yeşil Kuğu, değişen paradigmalar, değerler, zihniyetler, politikalar, teknolojiler, iş modelleri ve diğer tüm faktörler temelinde, derin bir sistem değişimini temsil ediliyor. Kuşaklar arası eşitliğe, dengeli, kapsayıcı ve çevresel anlamda sürdürülebilir değer oluşturmaya odaklanmalıyız. Sürdürülebilirlik, ekonomik iyileşmenin temel kaldıracı haline geldi” diye belirtti.
“Gezegenin neye ihtiyacı olduğunu değerlendirip hareket ediyoruz”
Cummins firmasının Çevresel Sürdürülebilirlik Direktörü Paul Hayes ise, 1919 yılında kurulan şirketlerinin sürdürülebilirlik alanındaki çalışmalarının temelinin 1930’larda atılmaya başlandığını kaydetti. Şirketler için karın önemli olduğunu ancak kar ederken insan değerini de unutmamak gerektiğini ifade eden Hayes, bu dengenin iyi kurulması gerektiğini vurguladı. Birleşik Krallık Galler Prensi Charles’ın Cummins şirketine, sürdürülebilir bir gelecek için ciddi bağlılık göstermeleri ve işinin merkezine doğa, insan ve gezegeni koyması nedeniyle Terra Carta Mührü’nü verdiğini, ödüllendirdiğini hatırlatan Hayes, “190 ülkede aktifiz, 58 bin çalışanımız var. 1.3 milyon motor üretmekteyiz. 102 yıldır faaliyetteyiz. Geleneksel dizel motor imalatımız var. Ancak biz, dizel kalmadığında ne yapmalıyız noktasına ulaştık. Bu noktada çeşitliliğe gittik. Güç enerji sorularını gündemimize aldık. Gezegenin sürdürülebilirliği yanında şirketin sürdürülebilirliğini konuştuk. Hibrit motorlara, elektrikli motorlara, hidrojen batarya sistemleri üzerine odaklandık. Unutmayalım bizim çocuklarımızın bu gezegene ihtiyacı var. Müreffeh bir dünya için yardım ediyoruz. BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleriyle uyum içinde çalışıyoruz. Her şirket bu hedeflerden hangisi sorumluluğundaysa o hedeflere yönlenebilir. Biz 2050 senesini hedef aldık kendimize. Gezegenin neye ihtiyacı olduğunu değerlendirip hareket ediyoruz. Toplumlar biz orda olduğumuz için daha iyi olsunlar istiyoruz” şeklinde konuştu.