ÇİFTÇİYE NİÇİN İMKANLARINI SEFERBER ETMİYORSUN?

ADEM BİRİNCİ

Paramızın ayaklar altında yerlerde pul olduğu, değerlerimizin çarçur edildiği karanlık günlerden zifiri karanlıklara doğru yol alıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşıyor. Alınan her karar milli servetimizin biraz daha erimesine sebep oluyor. Yüksek döviz kuru sebebi ile Türkiye yabancılar tarafından adeta yağmalanmış durumda. 

İnanın bu ülke tarihi boyunca hiç böyle kötü yönetilmedi. Ürettikleri ile kendi kendine yetmenin ötesinde onlarca Türkiye büyüklüğündeki ülkeyi bakabilecek, besleyebilecek durumda olan bu ülkeyi “ithalat”a boğdurmanın hiçbir anlamı olamaz. Üretimsiz, tarımını ihmal eden, ayağına kurşun sıkan intihar eden bir Türkiye… Kendi kendine bakabilen bir ülkenin ithal cenneti yapılarak üretimden koparılmasının hesabını kim verecek?..

Zengin toprakların, fakir bekçileri olmayı hak etmiyoruz. Türkiye gibi tarımsal üretim potansiyeli çok yüksek, ihracat pazarlarına yakın olan bir ülkenin tarımdan zenginlik üretmek yerine, kendi ihtiyacını bile karşılayamaz duruma getirilmesi planlı bir yıkımdan başka bir şey değildir. Bu ülke insanından, çiftçi ve köylüsünden intikam mı alınıyor?
Kalkınmayı isteyen ve halkına refahı yaşatmayı hedefleyen bir ülkede tarım olmazsa olmazdır. Bütün gelişmiş ülkelere bakın, hepsi tarım ve hayvancılık ülkesidir. Bu fahiş fiyatlarla, zamlarla ve yüksek girdilerle bu ülkede tarım yapamaz ekip ve biçemezsiniz.
Ülkenin tek çözüm ve çaresi olan Bağımsız Türkiye Partisi’ne kulak vermek ve dinlemek zorundayız… Merhum Prof. Dr. Haydar Baş Bey; tarımı teşvik açısından "ilk 5 yıl tohum, gübre, ilaç, mazot köylüye bedava verilecektir" demişti. Şu an ivedilikle köylüye devlet tohumu, gübreyi, ilacı ve mazotu bedava vermelidir; yoksa açlık ve kıtlık kapıda beklemektedir…

Evet sevgili okurlar Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş bey’in dediği şekliyle; "Bugün yaşadığımız ekonomik tablo planlı bir soygundur."

Genç Genel Başkan sesleniyor: "Bugün sen A Haber yayın yapabilsin diye devletin bütün imkanlarını seferber ediyorsun. Benim çiftçim üretim yapabilsin diye niye imkanlarını seferber etmiyorsun. Madem faiz haram devlet bankalarından vatandaşa faizsiz kredi verin. Haydi delikanlıysan, hodri meydan diyorum; Vakıfbank, Ziraat Bankası, Halk Bankası devletimizin bankaları. Halkbank'ın önünde, 'Önce halkız sonra banka' yazıyor. Sen bu bankalarla benim çiftçime, asgari ücretlime, işçime, esnafıma sıfır faizle kredi ver. Elinden tutan mı var. Bu bankalar 750 milyon dolar krediyi elin oğluna verip parasını geri almazken iyi, bir tane ünlünün '10 milyon lira kumar borcunu kredilendirip yardım ettik' derken iyi ama vatandaşa gelince yüzde bilmem kaç faizle şunu alacaksın... Yahu elinden tutan yok hükümet senin, kimsenin lafını dinlediğin de yok, şu millete faizsiz krediyi ver." 

Çözüm ve çare alt gelir seviyesindeki insanımızın cebine para koymaktır, vatandaşlık ve ev hanımı maaşıdır. BRICS ülkelerinin uyguladığı Milli Ekonomi Modeli’ni uygulamaktır, ‘Milli Para’lara dönmektir. Tüketicini cebine para koymaktır, piyasaları emme/basma tulumba gibi çalıştırmak ve devletin para kazanmasını temin etmektir… Tüketmekteki inceliği iyi anlamak lazım; devlet babasının hayrına para vermiyor, bizzat bu tüketimden para kazanmak için veriyor… Bu basit usulü herkes anladı da işlerine gelmeyenler anlayamadı ya da anlamak istemediler…

“Tüketmek En Büyük Kaynaktır” (Prof.Dr.Haydar BAŞ)