Başta sömürgeci İngiliz olmak üzere neredeyse tüm dünya Mustafa Kemal şahsında kazanılan "Kurtuluş Savaş'ımıza "mucize" diyeceklerdir. Kelimenin tam anlamıyla "Kurtuluş Savaşı"mız bir mucizedir sevgili okurlar… Mucize… Tam manası ile tarihi ve Atatürk'ü okuyunuz bu hakikati göreceksiniz… Kutlu savaşımızın her bir karesi olağanüstü haller arz eder… Hayatı kerametlerle dolu bir Allah adamı; yenilmez, yüce ve büyük bir komutandır Gazi Paşa hazretleri…
Bu tarihi gerçekleri sadece ve sadece her şeyin hakkını teslim Prof. Dr. Haydar Baş hocamız verebilirdi… "Hoş Geldin Atatürk" eseri ile Gazi Paşa hazretleri gerçek dindar yüzüyle yeniden doğmuş ve gönüllerde kurulu tahtına oturmuştur.
25 Ağustos 1922 gecesi Ankara Keçiören'de bir evde "Düşmana hücum haberini aldığınız zamandan itibaren hesap ediniz. 15. gün İzmir'deyiz!" der. 15 güne kimse ihtimal vermez. 6 ayda aşılamaz denilen Yunan cephesi 4 saatte çökertilir ve 14 gün içerisinde Afyon'dan başlayan mucize çaplı zafer, Yunan'ın İzmir'de denize dökülmesi ile son bulur…
Mustafa Kemal Paşa yanılmıştır. Hatta Keçiören'deki evde yanında bulunanlara, 9 Eylül günü İzmir Kordon'da imalı şekilde yanıldığını ifade eder ve "sadece 1 gün yanılmışım ama bu kusur bende değil düşmanda" diye söylemiştir…
Bu sensin
Başkumandan 9 Eylül günü Salihli, Turgutlu derken İzmir, Kemalpaşa, Armutlu köyündedir. Mustafa Kemal'in otomobili bu köyden geçerken hayvanların, askerlerin geçmesi için bir ara durmak zorunda kaldı. Mustafa Kemal, kara toz gözlüğünü çıkarır çıkarmaz, köylülerin içinden yaşlı bir adam hızla ona doğru ilerledi. Otomobile iyice yaklaşarak paşanın yüzünü dikkatlice süzdü. Sonra elini koynuna sokarak bir kartpostal çıkardı. Bunu avucunda sallayarak otomobilin basamağına tırmandı. Bir karta bir de paşaya baktı, baktı. Sağ elinin şahadet parmağını ilkin karta sonra paşaya uzatarak:
- Bu sensin!
Diye bağırarak öbür köylüleri de uyardı:
- Arkadaşlar, bu Mustafa Kemal'dir.
Bunu işiten askerlere su vermekte olan köylüler, kadın-erkek, çoluk-çocuk ellerindeki testileri, bakraçları bir yana bırakıp dört yandan otomobile saldırdılar. Gözyaşları dökerek paşanın kalpağını, omzunu öptüler. Paşanın ayağındaki tozları sürme gibi gözlerine çekenler vardı. Köylüler, bir türlü otomobilden ayrılmak istemiyorlardı. Şoför, arabayı çalıştırıp kornayı basınca hepsi kaçıştı. Otomobil, piyadenin yanı sıra tozu dumana katarak ilerlerken arkadan hâlâ:
- "Yaşa paşamız, namusumuzu, hayatımızı kurtardın. Hepimiz sana kurban olalım" diye bağırıyorlardı. Bu durum başta Gazi Paşa olmak üzere herkesi ağlatıyordu.
Derken Mustafa Kemal Paşa Belkahve'ye varır, İzmir'i bir güzel süzer ve seyreder ve yanındaki Halide Edip Adıvar'a; "Asıl savaşımız bundan sonra başlayacaktır" der ve tarihi cümlesini söyler: "En büyük savaş cahilliğe karşı yapılan savaştır. Gerçek kurtuluş ancak cehaletin ortadan kaldırılmasıyla olur."
Ata'ya sonsuz minnet ve saygı
Geceyi geçirmek için Nif'e (Kemalpaşa) gelinir. Kalacak olduğu evin kapısında başları beyaz örtülerle sımsıkı sarılı köy kadınları Paşa'yı karşılarlar. Gölgeler gibi çekingen yedi sekiz kadın... Dar girişli merdivenlerde yerlere doğru eğilip Ata'ya sarılıp dizlerinden öptüler; başörtülerinin ucu ile ayaklarından tozlar aldılar, bir ikisi o tozları gözlerine sürdüler! Yaşlı gözlerle çok duygusal anlar yaşanıyordu. Ata'ya karşı bu el bağlayışlar, bu susuşlar sonsuz minneti ve hayranlığı bin sözden daha iyi anlatıyordu…
Ertesi gün Atatürk İzmir'dedir. Büyük bir coşku ve sevgi seli ile karşılanan Ata,
Hükümet Konağı balkonundan Konak alanını hınca hınç dolduran İzmirlileri selamlayarak kısa bir konuşma yapar: "Bu başarı milletindir."