Bezmi Nusret Kaygusuz, Fuat Edip Baksı ve Kokluca Mezarlığı…

Bezmi Nusret Kaygusuz, Fuat Edip Baksı ve Kokluca Mezarlığı…

Ali Rıza Avcan

Bugünkü yazımın konusu, bağrında birçok cevheri titizlikle saklayan bu dişi kentin yetiştirdiği iki değerli insanla ve onların gömülü olduğu Kokluca Mezarlığı izlenimleriyle ilgili olacak…

Bu yazıya konu olan hikȃyenin başlangıcı, geçtiğimiz Mayıs ayında sevgili dostum Orhan Beşikçi ile birlikte sevgili Cem Üsküp‘ün dükkanında yaptığımız keyifli bir sohbete dayanır… Sohbetin bir anında sevgili Cem Üsküp‘ün bana yakın zamanda bir çırpıda okuyup beğendiği Bezmi Nusret Kaygusuz‘un “Bir Roman Gibi” isimli kitabıyla Selin Ezel Çakar‘ın “Gümülcine’den Torbalı’ya… Bir Mücadele Kahramanı Esat İleri” isimli kitabı tavsiye etmesi ile başlar… (1)

Onca senedir İzmir üzerine okumalar yapıp bilmediğimi öğrenmeye çalışan biri olarak bu iki yazarı ve kitabını niye okumadığımı düşünerek duyduğum mahcubiyet nedeniyle, ilk iş olarak Fersuden Sahaf‘a giderek Bezmi Nusret Kaygusuz‘un “Bir Roman Gibi” kitabının 1956 tarihli ilk baskısını aldım. Ardından da APİKAM‘ın bahçesindeki İZELMAN‘a ait Kitap Kafe‘ye giderek, o mekȃn bir kütüphane olmadığı halde, orayı bir kütüphane olarak sahiplenen ve İZELMAN çalışanları tarafından sarılıp sarmalanıp şımartılan Z kuşağı gençlerinin saldırısına rağmen Selin Ezel Çakar‘ın kitabını satın almaya çalıştım. Ancak daha pahalıya satacak kitapevlerine vermek amacıyla dolaplara istiflenip saklanan bu yayını alamayınca yakın zamanda APİKAM danışmanı olan sevgili dostum Aybala Yentürk‘ün kendisine ait kitabı armağan edip bir de Selin Ezel Çakar‘a imzalatması üzerine, zor ve uzun mücadeleler sonucunda Esat İleri kitabını edinebildim. Bu arada, 2002 yılında APİKAM tarafından basılan ve bugünlerde Nadir Kitap üyesi sahaflarca 655-750 lira aralığında satılmakta olan “Bir Roman Gibi” isimli kitabın mevcudunun kalmadığını öğrenerek yeni bir baskısının yapılmasını önerdim. (2)

Her iki kitabı da soluksuz; ama sık sık notlar alarak, okuduklarımı yer yer hayal ederek ve yan kaynaklara başvurarak ezberlercesine okudum. Ardından da Bezmi Nusret Kaygusuz‘un diğer kitaplarını; 1957 baskısı “Şeyh Bedrettin Simavenȋ“, 1959 baskısı “Kurumuş Pınar“, 2006 baskısı “Şeyh Bedrettin” kitaplarını ve kendisiyle ilgili makaleleri okudum. Böylelikle 1956-1959 döneminde yayınlanan Bezmi Nusret Kaygusuz kitaplarının ön kapaklarındaki resimleri yapan ressam ve grafiker Sacit Atlıhan ile baskısını yapan İhsan Gümüşayak Matbaası‘ndan haberdar oldum.

Ressam ve grafiker Sacit Atlıhan‘ın resim ve grafiklerini araştırırken karşıma, o ana kadar tanımadığım bir başka İzmir değeri, Fuad Edip Baksı çıktı. Çünkü Sacit Atlıhan onun şiir kitaplarının kapaklarını tasarlamış, kitap içi resimlerini çizmişti. Hatta sevgili Cem Üsküp‘ün bana Sacit Atlıhan çalışması olarak anlattığı “Reçete” isimli grafik tasarımın, bir süre önce “İzmir’in Unutulan Sanatçıları” başlığıyla kaleme aldığım yazı dizisi içindeki başka bir İzmir değerine; yani, ressam Kadri Atamal‘a ait olduğunu anlayınca sıkı bir Kadri Atamal koleksiyoneri olan Cem Üsküp‘ü sevindirmiş oldum.

Böylelikle Bezmi Nusret Kaygusuz, Sacit Atlıhan, Kadri Atamal ve Fuat Edip Baksı gibi İzmir değerleri arasındaki hoş bir kesişimin içinde yer aldığımı anlayıp bu konuda sonuna kadar gitmeye karar verdim.

Şimdi sıra gelmişti yıllar önce anket yaptığım bir mahalleye verilen adı nedeniyle haberdar olduğum şair, güfte yazarı, romancı, öykücü ve öğretmen Fuat Edip Baksı‘ya… Onun “Reçete” isimli şiir kitabından sonra “İzmir Destanı“, “Bir Bahar Akşamı” gibi 1935-1972 döneminde basılmış kitaplarını almaya… Bazen hiç üşenmeden sahaflara gidip; hattai Narodnik Sahaf‘ın sahibi sevgili Abdurrahman Elvan‘ın armağan ettiği kitapları alarak, bazen de kargodan gelecek paketleri bekleyerek Fuat Edip Baksı‘nın 1945 baskısı “Destanımız“, 1946 baskısı “Halk Edebiyatımızın İçyüzü“, 1955 baskısı “Reçete“, 1963 baskısı “Bir Bahar Akşamı“, 1970 baskısı “Emrah ile Selvi“, 1972 baskısı “İzmir Destanı” isimli kitaplarıyla Yasemin Mumcu Ay‘ın doktora tezinden hareketle yayınlanan “Fuat Edip Baksı, Hayatı, Sanatı, Eserleri” isimli kitapları aldım ve okumaya başladım… Bu okumalar sırasında Fuat Edip Baksı‘nın 1932-1934 yılları arasında, rahmetli annemin de aynı yıllarda okuyup mezun olduğu ve 1989 yılında ziyaret ederek okul kayıtlarına baktığı Safranbolu Kalealtı İlkokulu‘nda öğretmenlik yaptığını öğrenip rahmetli annemin belki de kendisini tanıdığını düşünmeye başladım.

Ardından da sevgili dostum Orhan Beşikçi ve Zeytin‘le ile birlikte sıcak bir Temmuz günü, Orhan Bey‘in Çingene Yokuşu adını verdiği dik bayırları arşınlayarak, Bezmi Nusret Kaygusuz‘un annesi ve babası ile yaşadığı ve adresini tüm kitaplarının arkasında “Ballıkuyu mahallesi, 1022 sokak No.5” şeklinde yazdığı, aslında bugünkü Kubilay mahallesindeki Hacı Aliefendi Caddesi ile 1022 sokağın kesiştiği köşede yer alıp, 1022 sokağa 5, 5/A, 5/B ve 5/C kapı çıkışları olan evine (Tapu kaydına göre,: İzmir İli, Konak İlçesi, Ballıkuyu (Temaşalık) mahallesi 1570 ada, 4 parselde, üzerinde bir ev ve iki dükkan bulunan 98 m3’lik arsa) giderek bugün çok değişmiş ve bozulmuş olan evin (3), lentolu kapısındaki 5 numara yazan tabelayı bulduk. Evin cadde üstündeki katının kahvehaneye çevrilmiş olması nedeniyle o eşsiz İzmir manzarasına sahip kahvede çay içerek kahvenin şimdiki sahibi Mardinli Rıfat Acar amcayla tanışıp onun ikram ettiği çayları içtik, evde oturanlardan elektrik faturalarını isteyerek faturalardaki abone isminin Bezmi Nusret Kaygusuz olup olmadığına baktık, Bezmi Nusret Kaygusuz‘un İzmir‘in kurtuluşu sonrasında annesiyle birlikte ellerindeki dürbünle seyrederken İzmir Yangını ile ilgili ilk alevlerin, annesinin Ermeni mahallesine yakınındaki evin molozları arasından çıktığını gördüğü o eşsiz manzaralı yerden bugünün İzmir‘ini ve körfezi seyrettik, “Bir Roman Gibi” isimli kitapta anlatılanları sanki o günleri yaşarcasına tahayyül edip anlamaya çalıştık.

Ancak daha sonra o evin bulunduğu yerle ilgili araştırmalar yaparken karşımıza çıkan bir rapordan İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin Ballıkuyu Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projesi adı altında o eşsiz tarihe dokuya gökdelenler yerleştirmek niyetinde olduğunu görüp bundan duyduğum öfkeyi sizlerle paylaşmak istedim. (3)

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin, Yeşildere’deki İZKA gökdeleninden sonra Ballıkuyu bölgesi için hazırladığı kentsel dönüşüm ve gelişim projesinin görselleri!!!

Sıra gelmişti Bezmi Nusret Kaygusuz‘la Fuat Edip Baksı‘nın Kokluca Mezarlığı‘nda olduğu söylenen mezarlarını bulmaya…

Bezmi Nusret Kaygusuz‘un, Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi araştırma görevlisi olan sevgili arkadaşım Dr. Murat Kaya‘nın Atatürk Ansiklopedisi için kaleme aldığı yaşam öyküsünde (4), 25 Nisan 1961 tarihinde vefat ettikten sonra Kokluca Mezarlığı‘na defnedildiği belirtildiği için, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin İnternetteki İzmir Mezarlık Bilgi Sistemi‘nden elimdeki tüm bilgileri kullanıp ihtimalleri gözeterek Kokluca Mezarlığı‘nın hangi ada ve parselinde yattığını bulmaya, mezara ait resme ulaşmaya çalıştım. Bütün çabalarıma karşın bu konuda tek bir bilgi edinemediğim için, 7 Temmuz 2024 tarihinde CİMER kanalıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nden bilgi talebinde bulundum ve o tarihten bu yana 22 gün geçmiş olmasına karşın bu talebime henüz cevap verilmedi.

Neyse ki, sevgili Murat Kaya ile karşılaşıp kendisinden aldığım ayrıntılı bilgiler sonucunda Bezmi Nusret Kaygusuz‘a ait mezarın “Nusret oğlu Hüseyin Rezmi Kaygusuz” adıyla, eşi “Hasan kızı Devlet Kaygusuz“un da Kokluca Mezarlığı‘nın 77 numaralı adasında bulunduğunu öğendim.

Fuat Edip Baksı‘ya ait mezarlığın ise yine aynı mezarlık bilgi sistemi verilerine göre mezarlığın girişindeki Hocazade Camii‘nin hemen yanındaki 3 numaralı adada olduğunu öğrenip mezar resmine ulaşmam mümkün oldu.

Bunun üzerine geçtiğimiz Cuma günü; yani 26 Temmuz 2024 tarihinde sevgili dostlarım Orhan Beşikçi ve Erol Şaşmaz‘la birlikte ve Zeytin‘i Basmane‘de bırakarak İzmir‘in en eski mezarlıklarından biri olan Kokluca Mezarlığı‘na gittik.

Kokluca Mezarlığı‘na daha önce İzmir‘in efsane belediye başkanlarından ve Kültürpark‘ın kurucusu Behçet Uz‘un mezarını ziyaret etmek, Kültürpark mücadelesinde yer alan bir kentli olarak Kültürpark‘ı mahveden kent yöneticilerini şikayet etmek amacıyla gitmiştim.

Ve tabii ki ilk iş olarak yine Behçet Uz‘un mezarıyla onun hemen yanındaki nesnesini Ankara‘ya kaptırmış abidevi Kazım Dirik yazıtını (5) ziyaret edip saygımızı sunduk. Ama bu iki mezarın arasındaki konfeksiyon ürünleri satan satıcıyı görünce fazlasıyla yadırgadık. Çünkü kentin en büyük ve ünlü mezarlıklarından birinde bu tür bir satış mekanının yaratılmasını, hem mezarlıklardan sorumlu İzmir Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Dairesi Başkanlığı‘nın buna nasıl izin verdiğini merak ettik, hem de bu satış yerinin hemen karşısındaki Hocazade Camii kuran kursu ile bir ilgisinin olup olmadığını, buradaki satıcıya tanınan imkanın aslında belediye tarafından bu kursa tanınmış bir ayrıcalık olup olamayacağını merak ettik. Sanırım belediye cephesi bu satıcıya çalışma ruhsatını vermiş ve işgal harcını düzenli olarak tahsil ediyordur!!!

İzmirli şair, güfte yazarı, romancı, öykücü ve öğretmen; başka bir deyişle “On İzmirli’den birinin hocası” olarak bilinen ve “Bir bahar akşamı rastladım size“, “Aşkımın ilkbaharı, ilk heyecanım benim” gibi ünlenmiş şarkıların söz yazarı Edip Fuat Baksı‘nın, İzmir Mezarlık Bilgi Sistemi‘ndeki adıyla “Mustafa Mümin oğlu Fuadȋ İbrahim Baksı“nın 3 numaralı adadaki mezarını ziyaret ederek mezara elimdeki kitapları dizip fotoğraflarını çektik. Bu arada mezarın üstündeki resmin sökülüp atılmasına ve yenisinin yapılmayışına üzülerek kendisine saygılarımızı sunduk.

Ardından uzun ve yorucu bir yürüyüşle Bezmi Nusret Kaygusuz‘le eşi Devlet Kaygusuz‘un gömülü olduğu söylenen ve güneyden kuzeye doğru akan dere üstündeki köprüyü geçtikten sonra dere kenarında kalan 77 numaralı adaya giderek bir saate yaklaşan süreyle üç koldan yaptığımız araştırma sonucunda ne Bezmi Nusret Kaygusuz‘un, ne de eşi Devlet Kaygusuz‘un mezarını bulamadık.

Kokluca Mezarlığı ve 77 numaralı ada…

Söz konusu mezarları başka bir tarihte bir kez daha gelip arama yapma konusunda birbirimize söz vermekle birlikte, o mezarları ararken gördüğümüz kötü manzaralar, -ne yazık ki- hemen yakındaki Kandere Yunus Emre Camisi‘ndeki kuran kursu hocasının çocuklara anlattığı ve bizlerin de duyduğu Müslüman tanımına ve Müslümanlık dinine yaptığı methiyelere pek uymuyordu. Gösterişli, zengin işi mezarlarla üstündeki ahşap, saç, beton ya da mermer başlıkların kırılıp bükülüp bir tarafa atıldığı gariban mezarları arasındaki fark, toplumdaki sınıf farklarının açık bir göstergesiydi. Ayrıca yer kalmadığı için mezarlar arasındaki yolların ve geçişlerin hatırlı, zengin ölü sahiplerine verilmesi nedeniyle mezarlık içindeki yol sisteminin bozulduğunu, mezarlar arasında gezintiyi engelleyecek şekilde, adeta dip dibe ya da üst üste bir gecekondu mezarlık sisteminin yaratıldığını, bazı mezarların kırılıp dökülerek üzerinden geçilen bir yol haline dönüştüğünü, ünlü İzmirli mimar Necmettin Emre‘nin annesi Hatice Nükhet Hanım için andezitin o muhteşem yeşil rengini kullanarak özenle yaptığı mezarın, TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi‘nin ilgisini bekleyen bakımsızlığını, bütün özenli davranışlarımıza rağmen bazen bilmeden bir mezarın üstünden geçtiğimizi fark etmemiz, gömme işleminin gelişigüzel bir şekilde yapılması nedeniyle 1960 yılında ölen birinin hemen yanına, o mezara ulaşmamızı engelleyecek şekilde 2023 yılında ölen birinin alelacele yerleştirildiğini görmemiz hepimizin moralini bozdu. Adeta hep birlikte ve koro halinde “sağ olanlara saygı duymayan bir toplum, ölüsüne de saygı duymaz” dedik… Nitekim daha iki hafta önce bu şehirde iki kamu kurumunun sorumsuzluğu sonucunda iki gencin ölmesi nedeniyle devam eden yargılama işlemleri sırasında o iki kişinin ölümüne neden olan sorumsuzluklar ve o sorunları halen çözmeyenler yerine, bu işlerden sorumlu bir memurun makamında gözaltına alınmasına itiraz ederek ve bunu siyasi bir şova dönüştürerek ölen o iki gence saygı duymayı unuttuğumuz gibi…

Evet, İzmir‘in değeri olarak nitelediğimiz bu insanlara ait mezarların bile nerede olduğunu bilmediğimiz, bilsek bile koruyamadığımız, mezarlıkları içinde konfeksiyon ürünlerinin satıldığı bir çarşıya dönüştürdüğümüz, mezarlıkları bir ormana ya da çiçek bahçesine çeviremediğimiz, kentin içinde ne kadar çarpık, plansız ve yolsuz işler yapıyorsak aynısını mezarlıkların içinde de gerçekleştirdiğimiz bir kentte yaşıyoruz… Ne yazık ki…

Kokluca köyü Gravürü ((https://www.omorfigeitonia.gr/article.php?id=568)
Eski Kokluca, Fotoğraf: Osman Koçanaoğulları.
Kokluca Rum Ortodoks Mezarlığı.

Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim görevlisi sevgili Dr. Turgay Gülpınar‘ın geçtiğimiz günlerde beğeniyle okuduğum 2023 tarihli “Kokluca’da Bir Ev” başlıklı makalesinde (6) ele aldığı 1802 doğumlu Petros Mengous‘un doğup büyüdüğü bir zamanların Kokluca (Κουκλουτζάς) isimli Rum köyünün mezarlığı iken, 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra Müslüman gömülerinin yapılmaya başlandığı, 1920 yılından sonra da resmi açılışı yapılan ve daha çok Behçet Uz, Kazım Dirik, Vahap Özaltay, Ayla Dikmen, Ekrem Akurgal, Rakım Elkutlu ve Ayşe Mayda gibi İzmir ünlülerinin bol para harcanmış büyük ve gösterişli mezarlarıyla tanınan tarihi Kokluca Mezarlığı‘nın bugün bu duruma gelmesi, Kokluca Mezarlığı‘nın hemen karşısında yer alıp bugünkü Kokluca Mezarlığı‘nın nüvesi olduğu anlaşılan kapısına kilit vurulup kaplumbağalara terk edilmiş Kokluca Rum Ortodoks Mezarlığı‘nın sessiz sakin ve sahipsiz hali, insanın içini burkup bu kentin ölüsüne duyduğu saygının ya da saygısızlığın ne kadar vahim bir durum olduğunu ortaya koyuyor…

Ayrıca Buğra Tokmakoğlu gibi blog yazarlarının dile getirdiği fırsatçı girişimler de gösteriyor ki, mezarlıktaki bu karmaşıklıktan yararlanan belediye kendi yaptığı yanlışlık için üstüne para isteme cüretinde bile bulunabiliyor! (7)

Eskilerin Kokluca Mezarlığı…

Ezcümle, bütün bu yazıp çizdiklerimin sonucunda ortaya çıkan önerileri ise şu şekilde özetleyebilirim:

1. İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin, Bezmi Nusret Kaygusuz‘un yaşadığı Ballıkuyu bölgesi için hazırladığı Ballıkuyu Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projesi‘nin, bir zamanlar meslek odalarının yönetimindeyken bu tür projeleri yargıya taşıyan mimar ve şehir plancısı arkadaşların, özellikle de Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu ile imar, kentsel dönüşüm ve kentsel tasarım bölümlerinde yönetici olan eski TMMOB yöneticilerinin bu projeye karşı çıkması ve bölgenin topografik yapısıyla tarihsel kimliğine ve doğal siluetine uygun başka bir proje üzerinde çalışmaları sağlanmalıdır. Daha dün Folkart ya da Vestel gökdelenlerinin nasıl tarihi kent merkezine ve kent siluetine aykırı olduğunu savunup davalar açıyorsak, şimdi de Ballıkuyu‘nun tarihi kimliği ile Kadifekale siluetine aykırı bu projeye de karşı çıkıp iptali için mücadele etmemiz gerekmektedir. Tabii ki, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin bugün içinde bulunduğu idari ve mali sorunlar; ayrıca, bugüne kadar başta Ege Mahallesi olmak üzere hiçbir kentsel dönüşüm ve gelişim projesini bitirememiş olmasından kaynaklanan performansı nedeniyle, böylesi bir projeyi de hayata geçirip geçiremeyeceğini de dikkate alarak…

2. İzmir Büyükşehir Belediyesi, öncelikle tüm mezarlıkların kültürel miras envanterini çıkarmalı; hem Osmanlı, hem de Cumhuriyet dönemlerinde bu mezarlıklara gömülen tüm İzmirlilere sahip çıkarak onların gömü yerlerini çağın teknolojik araçları marifetiyle bizlerin bilgisine sunmalı, mezarların her daim bakımlı olması için gömü sahipleriyle birlikte çalışmalıdır.

3. İzmir Büyükşehir Belediyesi, kendisine ait mezarlıklarda her ne suretle olursa olsun, ister ruhsatlı, ister ruhsatsız ticari satışlara izin vermemelidir. Hele hele mezarlık içindeki ya da kıyısındaki dini oluşumlara hiçbir şekilde ayrıcalık tanımamalıdır.

Bu bağlamda, Kokluca Mezarlığı‘na bir sonraki gelişimizde, inşallah karşımıza bu satış tezgahı yerine bir AVM çıkmaz!

4. İzmir Büyükşehir Belediyesi kentte olduğu gibi mezarlıklarda da, kendi eliyle yarattığı karmaşa, kaos, çarpıklık ve düzensizliği bir an önce gidermeli, mezarlıkların sakin sessiz, yeşil ve düzenli olarak kullanılmasını sağlamalı, hatırlı, gönüllü ve zengin gömü sahiplerine ayrıcalık tanımamalıdır.

5. İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin 2024 yılı mezarlıklar tarifesine baktığımızda, 100 lira ile 52.400 lira arasında değişen orantısız ücretlerin, mezarlıklardaki sahipsiz mezar yerlerinin yüksek ücretleri ödeyen zenginler lehine yeniden kullandırılması şeklinde bir durumun ortaya çıkmasına neden olduğu, bunun da gömüye kapatılmış olsa bile tüm mezarlıklardaki adil paylaşımın bozduğu anlaşıldığından ücret tarifelerindeki en düşük ücretle en yüksek ücret arasındaki makasın azaltılması ve arazi satar gibi yüksek mezar ücretleri alınmasından vazgeçilmesi gerekmektedir.

Bütün bu önerilerin dile getirilmesinden sonra bize düşen ise, bütün bu plansızlık, hesapsızlık ve karmaşanın farkında olan kentliler olarak, bu tarifeleri onaylayan İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi üyeleriyle mezarlıkları yöneten kamu görevlilerinin dikkatini çekip uyarmak ve öneri geliştirerek onlara yardımcı olma niyetimizi ortaya koymak, görev başında olanlardan beklediğimiz de bu tür yerinde, uygulanabilir, sürdürülebilir ve makul önerileri hayata geçirmektir diyerek sözü bağlamak isterim…

Kokluca Mezarlığı‘nda sevgili arkadaşlarım, dostlarım Orhan Beşikçi, Erol Şaşmaz, Turgay Gülpınar ve Murat Kaya ile birlikte yapacağımız bir sonraki araştırmada, Bezmi Nusret Kaygusuz ile eşi Devlet Kaygusuz‘a ait mezarları bulup fotoğraflarını sizlerle paylaşmak dileğiyle…

İZMİR Haberleri

İzmir'de Harmandalı Katı Atık Düzenli Depolama Tesisi'nin kapatılmaması protesto edildi
İzmir'de eşini bıçaklayarak öldüren sanığa ağırlaştırılmış müebbet hapis
İzmir'de çıkan kavgada bıçaklanan kişi öldü
İzmir'de "makas atarak" 5 kişinin ölümüne neden olan sürücüye 18 yıl hapis
İzmir Körfezi Bilim Kurulu üyeleri, ilk toplantıda körfez için önerilerini anlattı