Ajda Pekkan'ın bir şarkısı "Kim ne derse desin ..." diye başlar...
Evet... Kim ne derse desin, Kemal Kılıçdaroğlu'nun Y-CHP'sini en iyi şekliyle anlatacak iki kelime vardır: "Aşiret" ve "Kültür"
Yan yana getirildiğinde ortaya "Aşiret Kültürü" çıkar...
Bu tespit, Telegram Haber'e aittir... 
Kazanımsa, bir virüsse, bu Aşiret Kültürüne dayanan siyaset anlayışı, maalesef Kılıçdaroğlu'nun (KK) döneminde CHP'ye sızdırıldı ve gün geçtikçe de Y-CHP'leşerek karşınıza çıktı...
KK'nın Aşiret Kültürü'ne dayalı siyaset anlayışını ortaya koymak için yüzlerce, binlerce örnek sıralayabilirsiniz...
Temsil, önceki Kurultayda PM'ye giremeyen Tuncay Özkan, Başdanışman yapılarak, ayağının genel merkezden kesilmesinin önü KK tarafından kesildi... 
14 Mayıs seçimleri öncesinde "Sizleri bakan olarak değerlendireceğim" dediği MYK üyelerinden Engin Özkoç, MV listesine konulmayınca, bugün KK tarafından Örgütlerden Sorumlu Başdanışmanlığa getirildi... Aslında, KK'nın bu Özkoç hamlesinin çok yönlü analiz edilmesi gerekiyor! Mesela, Engin Özkoç, Seyit Torun'dan daha mı saftır? 

Narlıdere CHP'den gelen mahalle delege seçimleri bilgilerine göre; Aşiret Kültürüne dayalı siyaset anlayışı, mahalle delegeleri listelerine kadar yansımış bulunuyor... 

Narlıdere'den gelen bilgilere göre; 
Veli Karakurt, parti eğitmeni... Kendisini Çamtepe mahallesi delege listesinin 4. sırasına yazdırmış... Ardından eşi olduğu belirtilen Türkan Karakurt'u da listenin 18.'nci sırasına yazdırmış...
Kızı da doğal delegeymiş!
Karakurt ailesinin bu siyaset anlayışı, Aşiret Kültürü mantığının dışında anlatılabilmesi mümkün mü?
CHP, bugün Y-CHP'leşmemiş olsaydı, en azından karı-koca delege listelerine adlarını yazdırmaktan utanmazlar mıydı?