KEMAL KARATAŞ

İZMİR'DE CHP'Yİ BİTİREN AYAK SESLERİ…
Ben bunu size dedim… Dedim…
Dememek için!…
Ben bunu yazdım… Hem de tehlikeyi görerek iki defa…
Hem 10 Ocakta hem de 14 Ocak tarihinde yazdım…
               ***
Türkiye’nin en önemli seçiminde…
İzmir gibi CHP'nin kalesi sayılan bir yerde…
               ***
CHP örgütlerini tanımayan…
Bölgeleri… İlçeleri bilmeyen…
Köylüyü… İşçiyi… Sendikaları tanımayan…
Siyaseti bilmeyen…
Örgütlenmeden anlamayan…
Taban siyasetinden bi haber acemi birinin il başkanı olarak atanması…
Çok yanlış oldu demiştim…
               ***
İşte çıktı ortaya …
Genel başkan Kılıçdaroğlu'nun ilk İzmir ziyaretinde…
Kendi belediyesinin…
Kendi işçisinin protestosuyla karşılaşması…
Tören yerinin basılması…
Olacak şey mi ?…
               ***
Bir il başkanı…
Genel başkanın programını düzenler…
Gideceği yerlerin…
Konuşma yapacağı alanların…
Kontrolünü ve önceden provasının temsilini yapar…
Güneşin açısı rüzgarın yönü bile hesaplanır…
               ***
Kürsü nerede kurulur… Halk nerede toplanır…
Hangi yollardan geçilir…
Nerde durulur… Nerde oturulur…
Tecrübeli bir il başkanının görev alanıdır bunlar…
               ***
İl başkanının görevi…
Bırakınız belediyeler yapsın…
Bırakınız belediye başkanları düzenlesin demek değildir…
               ***
Bir il başkanının görevi… Sadece…
Karşılamak… Uğurlamak…
Deveci armudu gibi genel başkanın yanında oturmak değildir…
               ***
Roman vatandaşlarının oyunlarına…
Genel başkandan önce alkış tutmak değildir…
               ***
Protestolar başladığında…
Ne oluyor diye… Şaşkın şaşkın bakmak değildir…
                ***
Bileceksin bunları sayın il başkanı…
Önceden kestireceksin… Çözeceksin…
Çözemezsen tedbir alacaksın…
               ***
Genel başkan İzmir'e madem gelecek…
Sen neden Kemalpaşa'ya haldır haldır gidiyorsun…
Seni arayacak olanlara da…
Gelin Kemalpaşa'ya orda görüşelim diyorsun…
               ***
Sen öncelikle Genel başkanın İzmir programına yoğunlaşsana?…
Koşarak konuşacağına… Düşünerek konuşsana?…
               ***
Senden önceki il başkanı Deniz Yücel’de öyleydi…
Oda sevmezdi örgütle çalışmayı…
Halkın arasında dolaşmayı…
İşçi… Emek… Sendika bilmezdi…
Bir vatandaşın elini sıkmaktan bile canı sıkılırdı…
Telefonlara isterse bakar… İstemezse bakmazdı…
Randevu vermeyi de hiç sevmezdi…
Birinin sorununu çözmeyi bırakınız…
Dinlemesi bile onun uykusunu getirirdi…
İl yönetim kurulu üyeleri bile…
Aynı binada oldukları halde randevusuz asla görüşemezlerdi…
Başını biraz ağrıtanları atardı partiden…
Alırdı örgütleri görevden…
Adamını atardı… Oda olmazdı…
Onun içinde Urla’yı Menemen'i kaybetti…
               ***
İl yönetim kurulu üyeleri mi?…
Sormayın… Sormayın…
Şimdi görüyorsunuz hepsinin halini…
Çil yavrusu gibi dağıldılar da…
Bir çoğu bankamatik olduğu içinde sadece…
Belediye başkanlarının gözünden düşmeme derdindeler…
               ***
Demem odur ki!…
Kötü başladın sayın il başkanı… Kötü başladın!…
               ***
Ama bu senin suçun değil …
Onca tecrübeli insan varken…
Böyle kritik hayati bir seçimlerin yapılacağı bir dönemde…
Seni il başkanı olarak genel başkana önerenlerin suçu…
               ***
Partinin geleceğini değil de…
Kendi geleceklerini kurtarma hesaplarını yapanların suçu bu…
               ***
Hani… Genel başkanın önünde protestolar yapılırken…
Yüzleri mosmor oturanların suçu bu…
               ***
Şimdi soralım;
Dün ders çıkardınız mı yaşananlardan?…
Genel başkanın önünde yapılan protestolardan…
Çıkan kargaşalardan ?…
               ***
Hey… Örgüt yöneticileri…
Belediye başkanları…
Bana dokunmayan bin yaşasın diyen bazı milletvekilleri?…
               ***
Altı delik küp gibi öylece sessizce oturmak marifet değil ki!…
               ***
İzmir elden gidiyor…
Uyanır mısınız bilmem ?…