İzmir Büyükşehir’in arpalıkları…
İzmir Büyükşehir’in arpalıkları…
ALİ RIZA AVCAN
Bugün size İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin arpalıklarından; yani, belediyeye ait şirketlerin yönetim kurullarında görev yapmaya layık görülen zevattan bahsedeceğim…
Çünkü söz konusu şirketlerin yönetim kurullarındaki başkanlık ya da üyelik koltuklarında oturan şahıslara hiçbir iş yapmadıkları halde ATM’lerden aldıkları huzur haklarını arpalık olarak niteliyorum. Çünkü, bu sözcüğün Osmanlı tarihine dayanan bir anlamı olduğunu biliyor ve bugün hiçbir emek ya da çaba karşılığı olmadan ödenen paraları Osmanlı dönemindeki arpalıklara benzetiyorum. Sözcüğün tarihi anlamına göre, saraya bağlı olarak çalışan şeyhülislam, kazasker, vezir, yeniçeri ağası, bölük ağası ve ulema gibi görevliler emekli olup saraydan ayrıldıklarında, onların sultana bağlılığını devam ettirmek amacıyla ödenen maaş ya da ödeneğe deniliyor arpalık… Günümüzde ise karşılıksız yarar sağlanan yer ya da kişi anlamına geliyor… Çalışmadan, bir emek harcamadan gidip ATM’lerden alınan para anlamına geliyor… Arpalık bu anlamda yandaşa, korunup kayrılan kişilere sağlanan bir menfaat, günlük konuşma diliyle bir kıyak oluyor. Aynen AKP ya da CHP gibi siyasi partilerin kendi yandaşlarına, eski ya da yeni siyasetçilere devletten ya da belediye şirketlerinden sağladığı menfaat; yani arpalık gibi…
Oysa belediye şirketlerinin o kentte yaşayanlara daha iyi, kaliteli ve sonuç alıcı hizmet verebilmesi için, arpalık alan kişiler yerine nitelikli, o iş için liyakatli kişiler tarafından yönetilmesi gerekiyor. Şirketlerin yönetim kurullarına atanan kişilerin, şirketin faaliyet alanı ile ilgili konularda bilgili, birikimli ve deneyimli insanlar olması gerekiyor.
Şimdi, şu anda gördüğümüz gerçek ise, görevlendirildiği şirketin faaliyet alanında daha önce hiçbir çalışması olmayan bilgisiz, deneyimsiz ve birikimsiz; yani, liyakatsiz kişilerin görevlendirilmesi şeklinde. Çünkü onların, o şirket adına iyi bir şeyler yapması değil, aynen Osmanlı sarayında olduğu gibi iktidar sahibine, belediye başkanına, onun verdiği ulufe/arpalık/huzur hakkı karşılığında ona sadık kalması, ondan yandan olması, o ne isterse onu yapması isteniyor…
Ayrıca Türk Ticaret Kanunu‘nda açık hükümler bulunmasına karşın, yönetim kurulu başkan ve üyelerine ödenecek huzur hakları şirket genel kurulu yerine bizzat yönetim kurulu tarafından belirleniyor ve belirlenen bu rakamlar bir devlet ya da şirket sırrı gibi kamuoyundan saklanıyor. O nedenle de, bu şirketlerde kime ne miktarda huzur hakkı ödendiğini, -ne yazık ki- bilmiyoruz.
Şimdi bu genel değerlendirme ışığında, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulan ya da ortak olunan belediye şirketlerine baktığımızda da aynı durumla karşı karşıya kalıyoruz.
Sayıştay‘ın İzmir Büyükşehir Belediyesi ile ilgili 2021 yılı denetim raporuna göre, belediyenin doğrudan ve/veya dolaylı hissedarı olduğu toplam 25 şirketi bulunmakta. Belediyenin doğrudan hissedarı olduğu şirketler sırasıyla İzmirgaz, İzmir Enternasyonal Otelcilik, İzban, Çeştaş, İzenerji, İztarım, İzbeton, Egeşehir Yapı Planlama Müşavirlik ve Teknoloji, İzulaş, Grand Plaza Turizm, İzelman, Esbaş, İTAŞ Teknopark, İzdeniz ve İzdoğa anonim şirketleri. Belediye şirketlerinin hissedarı olduğu şirketler ise sırasıyla İzenerji, Ege Şehir Yapı Planlama Müşavirlik ve Teknoloji, İzdeniz, İzfaş, İzulaş, İzelman, İzbeton, Çeştaş, İzmir İnovasyon ve Teknoloji isimli anonim şirketler. Bu anlamda İzmir Büyükşehir Belediyesi, kaynağı halkın ödediği vergi, harç ve ücretler oluşan ve İzmir özelinde toplam sermayesi 7.534.906.092.- lirayı, cirosu muhtemelen bunun çok üstünde olan bir tutarı yönetiyor ya da ortak olarak yönetime katılıyor diyebiliriz.
Gelelim bu şirketlerin yönetim kurullarında kimlerin yer aldığı konusuna… Ama bunu yapmadan önce, yaptığımız inceleme ve analizlerde söz konusu şirketlerin İnternet sayfalarındaki “Bilgi Toplumu Hizmeti” bölümüyle Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi‘ndeki duyurulardan, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne ait İnternet sayfasındaki “Birimlerimiz” bölümünden; ayrıca, Google‘da yaptığımız tarama bilgilerinden, özellikle bazı yönetim kurulu üyelerinin kişisel Linkedin sayfalarından yararlandığımızı ifade etmek isteriz. Tabii ki bu tarama ve inceleme çalışmaları sırasında bazı şirketlerin “Bilgi Toplumu Hizmeti” sayfalarının çalışmadığını, bu sayfalardaki bilgilerin güncel olmadığını, çoğu şirketin İnternet sayfasında şirket yönetim kurullarında görev yapan kişiler hakkında açıklayıcı bilgilere yer vermediğine tanık olduğumuz için isimlerini yazdığımız kişilerin iş yaşamındaki meslekleri konusunda yanlışlıklar yapma ya da eksik bilgiler verme gibi hatalarımızın olabileceğini baştan belirtmemiz gerekiyor. Haliyle bilgi edinmenin bu kadar zor olduğu, bilgiye adeta iğneyle kuyu kazarcasına ulaştığımız bir ülkede bunun hoş karşılanacağını umuyor, gelecek doğru bilgilerle yanlışlıklarımızı düzeltip eksikliklerimizi gidereceğimizi ifade etmek istiyorum. Örneğin mesleklerini, daha önce neler yaptığını, nereden geldiğini bir türlü öğrenemediğimiz Grand Plaza A.Ş. yönetim kurulu üyeleri İsmail Hoca ve Boran Karabağlı ya da İZDEDA – İzmir Depremzedeleri Dayanışma Derneği‘nin eski başkanı olup olmadığından emin olamadığımız İzmir Metro A.Ş. yönetim kurulu üyesi Haydar Özkan veya İzmir İnovasyon ve Teknoloji A.Ş. yönetim kurulu üyesi Serap Gül örneğinde olduğu gibi.
Bu arada bize ilginç gelen bir durumu paylaşmadan edemeyeceğim: Yakın zamanda hem İZSU Kurumsal İletişim Dairesi Başkanı hem de bu görevinden dolayı İzbeton yönetim kurulu üyesi olan Birkan Acar, temel görevi kurumsal iletişim olmasına karşın bizimle; yani Kent Stratejileri Merkezi‘nin Twitter‘daki hesabı engelleyerek iletişim işinde hiç de profesyonel olmadığını göstermiş durumda! Zaten kendisinden ve içme suyu fiyatlarını 2023 Ağustos ayından itibaren % 40 oranında arttırarak yoksul ve dar gelirli halkın tepesine daha fazla binen İZSU‘nun kurumsal iletişiminden olumlu anlamda pek bir şey beklemiyorduk… O nedenle de, bugünlerde barajlardaki su oranının % 38’lerde seyrettiği ve bu seviyenin gün geçtikçe azalacağı susuzluk vaat eden gelecek günlerde kendisine bizlerden uzak iyi iletişimler ve başarılar diliyoruz…
Ele aldığımız toplam 23 belediye şirketindeki toplam 234 adet yönetim kurulu başkanlığı ya da üyeliği pozisyonunun yine toplam 217 kişi tarafından doldurulduğunu; bunun 78‘inin Belediye Başkanı Tunç Soyer‘in yetkisi dışında kalan pozisyonlar olduğu, geriye kalan 139‘unun da doğrudan doğruya İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer tarafından belirlendiği, bu belirleme işleminin şirket genel kurulu ya da yönetim kurulları tarafından bu karara dönüştürüldüğü görülmüştür. Yapılan incelemeler sonucunda Belediye Başkanı tarafından belirlenen 98 (% 70,51) ismin belediye çalışanı, 41’inin (% 29,49) de belediye dışından isimler olduğu ortaya çıkmıştır.
Belediye içinden yapılan görevlendirmelerde genellikle ve kural olarak genel sekreter ve genel sekreter yardımcıları dışında fiilen çalışan ya da emekli olup ayrılan daire başkanlarının tercih edildiği, bazı şahıslara değişik şirketlerde birden fazla görev verildiği görülmektedir.
İdare mahkemesi kararlarına göre kazanılmış hak kapsamında olmayan daire başkanlığı görevini daha cazip hale getirmek için yüksek maaş, makam arabası ve şöforü, geniş bir çalışma odası ve sekreterlerle donatılan daire başkanlarının bir de şirketlere yönetim kurulu başkanı ya da üyesi yapılmak suretiyle altlarındaki şube müdürleri, şefler ve diğer çalışanlara göre daha ayrıcalıklı bir konuma yerleştirildiği, bu nedenle bazı belediye çalışanlarının sırf daire başkanı olabilmek için kişisel düzeyde ya da örgütledikleri menfaat lobileriyle birlikte belediye içi mücadeleye girerek ya da belediye başkanı ve ailesinden aldığı güçle mevcut daire başkanlarının kuyularını kazdığı anlaşılmakta, daire başkanlarının şirketlerde görevlendirilmesi işinde sahip oldukları bilgi, birikim, deneyim ve yeteneklerle görevlendirildiği şirketin faaliyet konuları arasında bir benzerlik ya da uyum sağlanması gibi bir hassasiyetin dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır. Bu anlamda Mezarlıklar Dairesi Başkanı Hülya Şahin‘in uzmanlık alanı ile hiçbir ilgisi olmayan Grand Plaza A.Ş.‘nde, İZSU Su İsale ve Dağıtım Dairesi Başkanı İbrahim Gürbüz‘in İzmir İnovasyon ve Teknoloji A.Ş.‘nde yönetim kurulu üyesi olarak görevlendirilmesi anlattığımız bu kötü yöneticilik olgusunun örneklerini oluşturmaktadır. Ayrıca bazı ayrıcalıklı belediye yöneticilerinin birden fazla şirkette görevlendirilmesi ile ilgili örnekler ise, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer‘e 4 ayrı şirkette yönetim kurulu başkanı ya da vekili, Ali Celal Ergin, Ali Ercan Türkoğlu, Ali İhsan Özgürman, Barış Karcı, Ersan Odaman, Hakan Öztürk, Raif Canbek, Sönmez Alev, Süleyman Sırrı Aydoğan, Türkan Özgür ve Yusuf İncili gibi isimlere iki ayrı şirkette görev verilmiş olmasıdır.
Şu anda geçerli olan güncel bilgilere göre belediye dışından yönetim kurulu başkanı ya da üyesi olarak görevlendirilen isimleri; yani bilgili, birikimli ve deneyimli olmadığı halde liyakat kuralına uyulmaksızın görevlendirilenleri tek tek ele aldığımızda ise televizyonlarda karşımıza sık sık çıkan siyasal iletişim uzmanı Gülfem Saydan Sanver, kısa ismi DİDER olan Dünya Kenti İzmir Derneği başkanı Ahmet Güler, Tunç Soyer‘in Bornova Anadolu Lisesi‘nden arkadaşları Ali Ercan Türkoğlu ve Ersan Odaman, Sosyal Demokrat Belediyeler Derneği (SODEM)‘den çalışma arkadaşı Canan Karaosmanoğlu Alıcı, TMMOB‘dan Alim Murathan ve Melih Yalçın, eski ya da yeni CHP‘li siyasetçiler Ali Hıdır Uludağ, Azimet Gürbüz, Aytekin Sözen, yönetim kurulu üyesi olduğu şirkete öncelikle kendi kitaplarını bastırtan Burhan Suat Çağlayan, şirketteki yönetim kurulu başkanlığı dışında Kemeraltı Koordinatörü ilan edilen Erdal İzgi, Kemal Özdönmez, İstanbul Kadıköy‘den kalkıp gelen Selami Öztürk, Aziz Kocaoğlu döneminin has adamı Süleyman Sırrı Aydoğan ve belediyedeki her yerden karşımıza çıkan Zeynep Altıok, basın dünyasından Hasan Erel ve Muzaffer Ayhan Kara, Loca‘dan Osman Tayfun Maro ve Ulvi Puğ, sanat ve yayın dünyasının Urla’ya yerleşen emeklileri Vecdi Sayar, Eren Aysal Yığcı, Şahin Beygu, Raşit Çavaş ve Yücel Erten gibi isimleri, akademinden Serhan Ada ve “her daim danışman” Koray Velibeyoğlu ile muhatap oluruz.
Sonuç olarak;
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer‘in özel şöforü Hüseyin Sezer‘in, KHK’lı profesörlerin, CHP eski milletvekili ve genel başkan yardımcısı Eren Erdem’in yönetim kurulu üyesi olarak görevlendirildiği günler Sayıştay uyarısı ya da başka nedenlerle geride kalsa da, şu an itibariyle İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne ait birçok şirkette o şirketin faaliyet alanına giren konularda hiçbir bilgisi, birikimi, deneyimi ve becerisi olmayan belediye bürokratlarının, CHP’li eski ya da yeni siyasetçilerin, BAL’lı olarak adlandırılan Bornova Anadolu Lisesi mezunlarının liyakat ilkesi gözetilmeksizin yönetim kurullarında görevlendirildiği ve bu görevleri fiilen yapmadıkları halde her ay banka ATM’lerinden huzur hakkı adı altında hak etmedikleri paraları aldıkları belirlenmiştir. BU durumun AKP iktidarı tarafından yapılandan hiç bir farkı yoktur ve onların bu tutumu eleştirilirken CHP’li belediye başkanlarının da aynısını yapması aynı adaletsiz, haksız durumun tekrarından başka bir şey değildir.
Bu durumda yapılması gereken ise;
1. Bu konuda zorlayıcı hukuki bir düzenleme olmamakla; ayrıca, CHP‘nin çoğunlukta olduğu bir belediye meclisinde yapılan görevlendirme işleminin tartışılması ve reddedilmesi diye bir ihtimalinin gündeme gelmesi mümkün olmamakla birlikte; belediye şirketleri için yapılan görevlendirmelerde aynen üst düzey yöneticilerin atanmasında olduğu gibi belediye meclisine bilgi verilmesi; hatta, onayının alınması doğru olacaktır.
2. Her bir şirkette yönetim kurulları için yapılacak görevlendirmelerin hukuka, bilime ve liyakate uygun kriterlere göre yapılmasını sağlayacak iç yönergelerin hazırlanması, bu kriterler arasında arkadaşlık, dostluk, aynı partiden ya da mezhepten olma veya menfaate dayalı kriterlere yer verilmemesi, bu yönergelerin 2015 yılında İZFAŞ için yapılan düzenlemede olduğu gibi görevlendirilecek kişilerin özelliklerine göre düzenlenmemesi uygun olacaktır.
3. Şirket yönetim kurullarında belediye bürokratlarının görevlendirilmesi durumunda, şirketin faaliyet konusu ile bürokratın mesleki kariyeri arasında ilgi ve uyum aranmalı, şirketin faaliyet alanı konusunda bilgisi, ilgisi, becerisi, birikimi ve deneyimi olmayan bürokratlar yönetim kurulu başkanı ya da üyesi olarak görevlendirilmemelidir.
4. Şirketlerin yönetim kurulunda görevlendirilen kişilerin mesleki kariyerleri ile ilgili bilgilerin şirketlerin İnternet sayfalarında ayrıntısıyla açıklanarak kamuoyunun bilgilendirilmesi uygun ve doğru olacaktır.
5. Şirketlerin yönetim kurullarında görev yapanlara ödenecek huzur haklarının yönetim kurulunun bizatihi kendisi tarafından değil; Türk Ticaret Kanunu‘na göre şirket genel kurulu tarafından alınması ve bu rakamların kamuoyuna açıklanması şeffaflık ve bilgi edinme haklarının kullanımı açısından uygun ve doğru olacaktır.
6. Huzur hakları, şirket yönetim kurulu toplantılarının fiilen yapılması ve üyenin o toplantılara katılması durumunda ödenmelidir.
Önermesi bizden, uygulanması ise bu konuda görevli, yetkili ve sorumlu olanlarda… Tabii ki, hep birlikte eleştirdiğimiz AKP iktidarına ve onun yandaşlarına benzememek, onların yaptığının aynısını yapmamak koşuluyla…
Bu yazımı, kendisine teklif edilen yönetim kurulu üyeliğini “o konularda bilgili değilim” diyerek kabul etmeyen dostlarıma ithaf ediyorum… iyi ki varsınız…
Not: Avcan'ın yazısı Facebook'taki KENT STRATEJİLERİ MERKEZİ'den alınmıştır.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.