BİSİM’den TRIPY’ye…

BİSİM’den TRIPY’ye…

BİSİM’den TRIPY’ye…

A+A-

thumbs-b-c-98e7bcb0a97efc346942566fc58520b5-005.jpg

Ali Rıza Avcan

Bugünkü yazımda size “kötü yöneticilik” olarak tanımlanan olgunun sonucu olarak yasal prosedürlere uydurularak yapılmış haksızlıklardan, açıkçası hem toplumsal, hem de kişisel ahlaki değerlere aykırı birbiri ile bağlantılı iki olaydan söz etmek istiyorum…

Gündeme taşıyacağım bu olaylardan uzun bir süredir haberdar olmakla birlikte; birilerinin, bir gazete ya da gazetecinin gündeme getirmesini; özellikle de bisikletle ilgilenen dernek ya da grupların bisiklet sevgi ya da tutkusunun alet edilmesi suretiyle sergilenen bu oyunu dile getirerek karşı çıkmasını bekledim…

Ama bu konuda benim dışımda herhangi bir hareket, bir girişim göremediğim için hukuki kılıfına uydurulmakla birlikte; kurumsal ya da bireysel ahlaki değerlere aykırı bulduğum bu operasyonlardan söz etmenin zamanının geldiğini düşünerek, gözümüzün önünde oynanan oyunları dilim döndüğünce anlatıp açıklamaya çalışacağım…

Daldan dala uçup hem zirveyi hem de dibi gören parlak bir prens…

DEÜ Endüstri Mühendisliği Bölümü‘ndeki lisans eğitimi sonrasında, Sakarya Üniversitesi‘nde işletme ve finans alanında yüksek lisans yapan 1983, Elazığ/Maden doğumlu Kadir Efe Oruç, kendisine ait Linkedin sayfasına yazdığı bilgilere göre; 2014/Nisan-2017/Nisan döneminde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı‘ndaki yarı zamanlı iç denetçilik görevi sonrasında İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne girer girmez 2017/Nisan-2019/Ekim döneminde 2 yıl 10 ay süreyle Makine İkmal, 2019/Ekim-2023/Ocak döneminde 3 yıl 10 ay süreyle Kültür ve Sanat, 2023/Ocak-2024/Nisan döneminde de 1 yıl 4 ay süreyle Ulaştırma Dairesi başkanlığı yapmış oldukça “şanslı” bir belediye yöneticisidir.

Ama ne hükmetse, “Soyer’in prensi” unvanına sahip bu parlak yönetici, direksiyonun başına Cemil Tugay‘ın geçmesi ile birlikte kızağa çekilerek görevinden alınır ve böylelikle elindeki büyük hacimli çalışma ofisiyle emrindeki yüzlerce çalışanı, sekreteri, makam arabası, yüksek maaşı, bu maaşa ek olarak İzdoğa ve İZBAN şirketlerindeki yönetim kurulu üyelikleri nedeniyle aldığı huzur haklarını yitirerek işyerine uğramadan maaşını alan yaldızları dökülmüş düz bir memur konumuna düşer. Üstüne üstlük kendisine ait Linkedin hesabında, “yönetici“, “direktör“, “proje müdürü“, “kurumsal strateji müdürü“, “senior project manager” gibi konumlarda İzmir ya da İstanbul‘daki bir işyerinde, “hybrid” ya da “uzaktan“, tam ya da yarım zamanlı olarak “hemen, aktif olarak iş aradığını” duyurur. ¹

Bir dönemin “güçlü“, “parlak” ve “eşi menendi bulunmaz” yöneticisi Kadir Efe Oruç‘un, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nde kısa süre içinde hızla yükselip dibe vuran bu hazin hikayesi, -ne yazık ki- belediye başkanıyla danışmanının elinden tutup zirveye çıkardığı birinin kendi kendisine sorması gereken “ne oldum değil, ne olacağım?” sorusunun ne kadar önemli olduğunu gösteren güzel bir örnek olduğunu söyleyebiliriz. Tabii ki böylesi bir durumun, Cemil Tugay‘ın şimdilerde elinden tutup yükseklere çıkardığı “ahir zaman kahramanları” için de geçerli olduğunu bilip unutmayarak ve onların gelecekteki hazin sonlarının da buna benzer olacağını bilerek…

Kadir Efe Oruç‘un Kültür ve Sanat Dairesi Başkanı olarak çalıştığı dönemde neler neler yaptığı, adeta bir organizasyon şirketinin patonu gibi milyonlarca liralık bütçeleri harcayarak tıpkı bir ağustos böceği gibi nasıl bir “vur patlasın, çal oynasın belediyeciliği” modeli yarattığı, birlikte çalıştığı şirketlerin kendisine ödül vermesi için nasıl çaba gösterdiği hepimizin malumu olan konular…

Ama bugün asıl gündeme getirmek istediğim konu, hem zirveyi hem de dibi gören bu yöneticinin Kültür ve Sanat Dairesi Başkanı olarak çalıştığı dönemle değil; Ulaşım Dairesi Başkanı olarak çalıştığı dönemle; özellikle de 31 Mart 2024 tarihli yerel seçimlerin hemen öncesinde, elinden tutan belediye başkanının yeniden aday olmaya heveslenip de aday olamadığı süreçte onunla birlikte yaptıkları ile ilgili olacak…

İşte o nedenle gelelim Ankara merkezli MİA Teknoloji A.Ş. ile onun % 100 bağımlı ortağı Tripy Mobility Teknoloji A.Ş. isimli şirketlere sunulan “İzmir bisiklet pastası” ile ilgili operasyonu anlatmaya…

Ama ondan önce, bir zamanlar Karşıyaka Belediyesi tarafından KARBİS adı altında işletilen bisiklet kiralama sisteminin, bu sistem dahilindeki, 30 bisiklet, 4 istasyon ve 52 park yerinin eski belediye başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar tarafından sanki kendi özel malıymış gibi hiçbir bedel talep etmeksizin, bugünkü yazımızda adından sık sık bahsedeceğimiz Tunç Soyer‘in başkanı olduğu Seferihisar Belediyesi‘ne bağışlanmış olduğunu ve o sistemin Seferihisar‘da çalıştırılmayarak heba edildiğini hatırlamak koşuluyla…

Takvimler Kadir Efe Oruç‘un Ulaşım Dairesi Başkanı olduğu tarihleri gösterdiğinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin 18 Ocak 2014’den bu yana İZULAŞ A.Ş. eliyle yürüttüğü ve BİSİM adıyla tanıttığı bisiklet kiralama sistemi yerine Ankara merkezli MİA Teknoloji A.Ş. şirketinin kontrolündeki “elektrik destekli ve akıllı bisiklet sistemi” denilen yeni bir uygulamaya geçilmesine karar verilir. Çünkü bu şirket yakın zamanda SakaryaKütahya ve Eskişehir/Tepebaşı gibi orta büyüklükteki kentlerde TRİPY adını verdiği markayla hizmet vermeye başlamıştır ve şu ana girdiği en büyük ve kalabalık kent olan İzmir‘e özel olarak kurduğu TRİPY Mobility Teknoloji Anonim Şirketi İzmir Şubesi ile İzmir‘deki büyük bisiklet kiralama pastasını ele geçirmeyi arzulamaktadır…

Belediyenin ise, 18 Ocak 2014 tarihinden bu yana “biz bu hizmeti başarıyla yürütüyoruz” dediği BİSİM bisiklet kiralama sisteminin artık eskidiği, bakım-onarım masraflarının fazla olduğu, kullanıcıların bisikletlere hasar verdiği gibi gerekçelerle, 31 Mart 2024 tarihli yerel seçimler öncesinde -muhtemelen, olası seçim masraflarının finansmanı için yeni mali kaynaklar yaratmak düşüncesiyle-, Ankaralı şirketin markasını, gelecekteki belediye başkanlarının tasarruf haklarına tecavüz edecek şekilde 10 yıl gibi uzun bir süreyle İzmir‘e getirmeyi düşündüğü görülüyor… Amaçlarının, belediye tarafından işletilen BİSİM sisteminin kaldırılarak 10 yıl süreyle onun yerini alacak elektrikli bisiklet kiralama sistemi hasılatının % 7’sini alıp geriye kalan % 93’ü o özel şirkete vermeyi esas alan; böylelikle, halen belediye tarafından yürütülen hizmetin özelleştirilmesi suretiyle yeni bir mali kaynak yaratmayı hedefleyen, İzmir‘de gelişip olgunlaşmış bisiklet pastasını menfaat ilişkisi çerçevesinde Ankaralı bir şirkete armağan etmek olduğu anlaşılıyor…

Tunç Soyer: “Kent içi günlük ulaşımda bir devrim niteliğindeki bu sistemle İzmir’in bugününe ve yarınına iz bırakıyoruz.

23 Ekim 2023 tarih, 32348 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Elektrik Destekli Akıllı Bisiklet Paylaşım Sistemi Kurulum ve İşletme İşi İhalesi Yapılacaktır“² başlıklı ilanın konusu olan ihale, iş süresinin 10 yıl olması nedeniyle İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi‘nin 10 Mayıs 2023 tarih, 509 sayılı onayı ile Belediye Encümeni‘nin 5 Ekim 2023 tarih, 01.1061 sayılı kararı çerçevesinde, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu‘nun 35/a maddesi uyarınca 2 Kasım 2023 tarihinde “Kapalı Teklif Usulü” yöntemiyle yapılmış ve iş, önceden tasarlandığı gibi ihaleye tek istekli olarak katılan “Tripy” isimli sistemin sahibi MİA Teknoloji A.Ş.‘nin % 100 bağımlı ortaklığı Tripy Mobility Teknoloji A.Ş.‘ne verilerek 27 Kasım 2023 tarihli sözleşme imzalanmış ve bu yeni sistem, 22 Ocak 2024 tarihinde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile MİA Teknoloji A.Ş. yönetim kurulu başkanı Özgür Çivi‘nin katıldığı bir törenle hizmete girmiştir.³

İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin 12 Aralık 2023 tarihinde yayınladığı “BİSİM’e elektrik geliyor” başlıklı haberde⁴, yapılan hizmet alım ihalesi ile hizmete girecek elektrik destekli ve akıllı bisiklet paylaşım sistemi ile mevcut BİSİM sisteminin güçlendirileceği ifade edilmekte; ayrıca, seçimlere iki gün kala yayınlanan 29 Mart 2024 tarihli belediye paylaşımında⁵, BİSİM sisteminden yararlananların sayısının o tarihe kadar 2,5 milyona ulaştığı, Güzelbahçe ile Mavişehir arasındaki 55 istasyonla hizmet veren sisteme 373.000 kişinin üye olduğu, 2024 yılı sonu itibariyle istasyon sayısının 55’den 60’a, çocuk ve tandem bisikleti sayılarının ayrı ayrı 120’ye, solo bisiklet sayısının ise 650’ye ulaşacağı ifade edilmiş, günün 17 saati faal olan bu hizmet karşılığında her bir saat için standart ve çocuk bisikletlerinde 13, tandem bisikletlerde de 15 lira alındığı belirtilmiş; böylelikle seçim öncesinde sanki TRİPY hiç olmayacakmış gibi, BİSİM sisteminin geliştirilerek devam ettirileceği mesajı verilmiştir.

BİSİM sisteminin geleceği konusunda bu tür haberler verilmekle birlikte, seçimler sonrasında BİSİM bisikletleri aniden ortada görülmemeye başlanması, 3 Nisan 2024 tarihinde BİSİM‘in sosyal medya platformu X hesabında “Değerli Üyelerimiz, BİSİM bisiklet hizmetimiz 03.04.2024 tarihinden itibaren planlı ağır bakım, onarım işlemleri ve ayrıca istasyon sistem güncellemesi sebebi ile kısa bir ara verecektir. Anlayışınız için teşekkür ederiz.“⁶ paylaşımının yapılması, “Şikayet Var” gibi tüketici sitelerinde BİSİM sisteminin çalışmadığına dair sızlanmaların yer alması, BİSİM istasyonlarında ya da bisiklet yollarında bu bisikletlere binmiş insanların görülmemesi, “BİSİM kaldırıldı mı?” sorularının yaygınlaşmaya başlaması üzerine bu konuyu ele alan İz Gazete‘nin “İzmir BİSİM kaldırıldı mı? Belediye açıklama yaptı“⁷ başlıklı 26 Temmuz 2024 tarihli haberinde, “İz Gazete’nin belediye kaynaklarından aldığı bilgilere göre bu dedikodular gerçeği yansıtmıyor. Yaklaşık 10 yıldır hizmet veren BİSİM Akıllı Bisiklet Kiralama Sistemi’nde kullanılan bisikletler yenilenmek için tamire alınmış durumda. İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı ekipler, bisikletlerin yenileme ve bakım işlemlerini gerçekleştiriyor. En kısa sürede park yerlerine yerleştirilecek bisikletler ile, İzmirliler tekrar bisiklet keyfine kavuşacak.” denilmiş olmasına rağmen; 4 Nisan 2024 tarihli BİSİM duyurusunun üzerinden 4 ay 22 gün, bu haberin üzerinden de tam 1 ay geçmiş olmasına rağmen BİSİM bisikletlerinin halen kullanıma sokulmamış olması, BİSİM sisteminin “ağır bakım, onarım işlemleri istasyon sistemi güncellemesi” bahanesiyle ve geçen zaman içinde “insan aklının unutmasıyla malul” bir şekilde bisiklet kiralama ile ilgili İzmir pastasının rakipsiz ve haksız rekabet yaratacak bir düzenlemeyle Ankaralı özel bir şirkete ikram edildiğini gösteriyor… Nitekim Ekşi Sözlük yazarlarının son zamanlarda yazdıkları da bu hususu açık bir şekilde ortaya koyup TRİPY sisteminden kaynaklanan şikayetleri tek tek sıralamaya başlıyor.⁸

BİSİM olmadı, yerine TRİPY verelim!

Ama bu arada, ilk planda minimum 2.000 adet olacağı söylenen TRİPY bisikletleri, üzerlerindeki “İzmir Büyükşehir Belediyesi denetimindedir” çıkartmalarıyla şehir trafiğinde ve park edilmiş vaziyette kaldırımlarda gözümüze çarpmaya başlar…

Anlaşılan o ki, 2023-2024 döneminde, AKP‘nin yüzlerce kez değiştirerek yolsuzluk yapmaya müsait hale getirdiği ihale mevzuatı sayesinde hukuki yönden iyi hazırlanmış bir kılıfla servise sokulan BİSİM‘in kaldırılarak yerine TRİPY‘nin konulmasına yönelik operasyon başarılı bir şekilde uygulamaya sokulmuş durumdadır ve yeni sistem tıkır tıkır işlemektedir… Bu durum o kadar iyi işlemektedir ki, göreve geldiğinden beri Soyer‘le ilgili her projeyi durduran ya da ortadan kaldıran yeni belediye başkanı Cemil Tugay bile bu durumun farkında olmadığı ya da ikna edilmiş olabileceği için onun toprağa dikip gübrelediği TRİPY bayrağının önünde poz verebilmektedir.

Diğer yandan BİSİM sistemindeki bisikletlerin TRİPY bisikletlerinin gelmesi ile birlikte “ağır bakım-onarıma” girme bahanesiyle servisten kaldırılmasının koskocaman bir yalan olduğunu düşünüyor ve bu yalanı ortaya çıkaran üç önemli nedenin var olduğunu düşünüyorum:

Bu nedenlerden birincisi olarak, İzmir Büyükşehir Belediyesi eski başkanı Tunç Soyer‘in 22 Ocak 2024 tarihli törende de belirttiği gibi, BİSİM kapsamındaki 990 bisikletin aynı anda bakıma sokulmasının “hizmetin sürdürülebilirliği” ve “akılcı işletme anlayışı” açısından mümkün ve doğru olmadığını, bu konuda yapılması gerekenin bu kadar fazla sayıdaki bisikletin bir anda değil, parça parça ya da bölüm bölüm bakıma alınması, bakıma alınacak diğer bisikletlerle de hizmetin sürdürülmesinin daha doğru olduğunu, başka bir anlatımla tüm bisikletlerin aynı anda bakıma alınması suretiyle hizmetin bir anda ve uzun süreyle kesilmemesi gerektiğini düşünüyorum…

Bu nedenlerden ikincisi olarak, 990 adet BİSİM bisikletinin bakım ve onarımlarının aynı anda belediye ya da İZULAŞ imkanlarıyla yapılması mümkün olmadığı için, bu işin başka bir şirkete yaptırılmasına ilişkin bir ihalenin bugüne kadar açılmamış ya da duyurulmamış olduğunu düşünüyorum.

Bu nedenlerden üçüncü olarak, BİSİM bisikletleri uzun bir aradan sonra yeniden hizmete sokulsa bile akıllı teknoloji ile donanmış elektrik destekli bisikletler karşısında rekabet etme imkanı olmayacağı için halen mevcut BİSİM kullanıcılarını ikna edip kendisine bağlayan TRİPY nedeniyle, bu alanda da bilerek ve isteyerek “haksız rekabet” koşullarının oluşturulduğunu düşünüyorum.

Gelelim İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin BİSİM sistemini kaldırarak onun yerine koyduğu TRİPY şirketinin sponsorluk konusunda ortaya koyduğu ahlak dışı uygulamaya…

Tiyatro adına “kişiye özel sponsorluk

Geçtiğimiz günlerde, İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları genel sanat yönetmeni Yücel Erten‘in, yönetmeliğin değiştirilmesi suretiyle görevden alınması olayının tartışıldığı 11-14 Temmuz 2024 tarihlerinde, Selçuk ve Pamucak sahillerinde, düzenleme komitesinde Orçun Masatçı‘nın da yer aldığı 17. Uluslararası Türkiye Tiyatro Buluşması adıyla bir etkinlik düzenlendi. Bu etkinlikte her zaman olduğu gibi, yerli ve yabancı tiyatro sanatçıları, akademisyenler gelen konuklarla birlikte tiyatroyu ve tiyatronun sorunlarını konuşup tartıştılar, değişik tiyatro oyunlarını sergilediler, düzenlenen yarışmalarda kazananlara ödüllerini verdiler ve düzenlenen konserlerde eğlendiler.

Konu buraya kadar daha önceki yıllardaki akışını izlerken 13 Temmuz 2024, Cumartesi günü saat 18.00’de Ayasuluk Sanat Kafe‘de gerçekleştirilen “Şehrin Tiyatrosu Olmak” isimli söyleşide, sahneye konuşmacı olarak eski bir belediye yöneticisi çıktı. Bu kişi, 2017-2024 döneminde İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin makine ve ikmal, kültür ve sanat daireleriyle ulaşım dairesinin başkanlığını yapıp şimdilerde görevden alınmış olan Kadir Efe Oruç‘tu… Bir yanında hepimizin sevip takdir ettiği akademisyen Semih Çelenk, diğer yanında da adeta söyleşi konusuyla çakışacak şekilde İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları‘nın yeni genel sanat yönetmeni olacağı söylenen dramaturg Haluk Işık ile Karşıyaka Belediyesi çalışanı tiyatro oyuncusu Yunus Emre Küçükaydın vardı…

Açıkçası o gün, o söyleşide Kadir Efe Oruç‘un eski belediye yöneticisi olarak tiyatro üzerine ne söylediğini merak ediyor ve şayet tiyatro sanatı adına yararlı, güzel sözler söylemişse “keşke ben de orada olsaydım” diye düşündüğümü ifade etmek istiyorum…. İnşallah yapılan konuşmalar kayıt altına alınmıştır ve hepimizin dinleyebileceği şekilde yayınlanır…

Ama aynı günlerde bir gazeteci arkadaşımın TRİPY‘nin X hesabında yayınlanmış bir paylaşımı göndermesi üzerine, konuşmacı Kadir Efe Oruç‘un İzmir Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Dairesi Başkanı olduğu dönemde Tunç Soyer ile birlikte görüşmeler yapıp işi bağladığı TRİPY‘nin 17. Uluslararası Türkiye Tiyatro Buluşması‘nın sponsoru olduğunu öğrendim.

Evet, böylelikle eski belediye başkanı Tunç Soyer zamanında onunla birlikte TRİPY‘yi İzmir‘e getirilmesinde katkısı olan eski bir belediye yöneticisinin konuşmacı olarak dinlendiği kültür sanat etkinliğinin sponsorluğunu -ne tesadüftür ki- TRİPY üstlenmişti. Bu durum tüm açıklığıyla ortadaydı! Böylesine bir “pişti olma haline” siz ya “tesadüftür” ya da “danışıklı dövüştür” diyebilirsiniz… Bence bu tümüyle sizin tercihinize, sizin insafınıza kalmış bir konudur… Tabii ki, bu eski yöneticinin halen amiri ve TRİPY hasılatından % 7 oranında pay alan Cemil Tugay‘ın; ama asıl sizin; yani İzmirlilerin; özellikle de BİSİM kullanıcılarının kentin vicdanı adına bu “hizmete özel sponsorluk” tesadüfünü nasıl yorumlayacağınızı merak ediyorum…

Sonuç adına;

Toplum ve birey olarak birlikte oluşturup kabullendiğimiz iki ayrı alandan biri birey, toplum ve devletin kendi başına haklı görülen hareket ve ilişkilerini düzenleyen normlar bütünü olarak hukuk düzeni, diğeri de neyin iyi ya da yanlış olduğunu göstermek amacıyla toplumun oluşturduğu yargı ve ilkeler bütününden oluşan ahlak düzenidir…

İnsan davranışlarını yönlendirmek amacıyla birbirinden bağımsız olarak oluşturulan hukuk ve ahlak düzenleri, yer yer ya da zaman zaman birbirleriyle kesişip çakışsa da birbirleriyle çelişip ters düşmesi de mümkündür. İşte o nedenle, hukuk düzenine uygun davranışları, ahlak düzeni açısından uygun bulmak her yer ve zamanda mümkün olmayabilir.

İşte bu anlamda, 31 Mart 2024 tarihli son yerel seçimler öncesinde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve onun yöneticileri tarafından, 18 Ocak 2014 tarihinden bu yana “başarı ile yürütüldüğü” söylenen BİSİM sisteminin kaldırılarak onun yerine 10 yıl gibi uzun bir süre için Ankaralı bir şirkete ait TRİPY sisteminin yerleştirilmiş olması ve bunu yaparken de TRİPY sistemine yer açılıp piyasada tutunması için BİSİM sisteminin devreden çıkarılmış olması suretiyle haksız rekabet ortamının yaratılmış olması,

Ayrıca TRİPY sistemini yürüten şirketin, konuşmacıları arasında bu sistemin İzmir‘e gelip yerleşmesini sağlayan ve bugün itibariyle gözden düşmüş eski bir belediye yöneticisinin de bulunduğu etkinliğe sponsor olması,

Alınmış olan meclis ve encümen kararlarıyla hazırlanan ihale dosyası ve sözleşme itibariyle her şey kılıfına; yani, “hukuk düzeni” olarak tanımlanan mevzuata uydurulmuş olsa da;

Kamu hizmeti yürütmekle görevli resmi bir kurumun ve onun eski/yeni kamu yöneticilerinin, kamu yararına aykırı bu tür özelleştirme yöntemleriyle, –aynen Turgut Özal‘dan bu yana kamuya ait sigara, içki, çimento ve şeker fabrikalarını satıp yok edilmesinde olduğu gibi– başarıyla yürütüldüğü söylenen BİSİM isimli kamu hizmetini ortadan kaldırarak ya da onun rekabet etme şansını yok ederek başka bir özel şirkete armağan etmesi ve o armağanı memnuniyetle alan özel şirketin de o işi gerçekleştiren eski kamu yöneticisinin konuşmacı olduğu bir etkinliğe sponsor olması…

Aynen özelleştirmenin baş tacı yapılarak kamu varlığının yağmalandığı neoliberal kapitalist sistemin egemen olduğu yıllarda ülkemizde görüp tanık olduklarımıza benzer şekilde… TEKEL‘e, Sümerbank‘a, Etibank‘a ve diğer hepimize ait kamusal varlıklara yapıldığı gibi… Aynen yıllardır AKP‘nin yaptığı gibi… Hem kişisel, hem de toplumsal düzeyde sahip olduğumuz ahlaki değerleri zedeleyip kamu vicdanını sızlatacak şekilde… Kısacası kapitalizmin ahlakına uygun şekilde…

Not: Avcan'ın yazısı Facebook'taki Kent Stratejileri Merkezi sayfasından alınmıştır... 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.