Askerde maaş almaya devam eden Beşli'nin müdür yaptığı Tunca'ya da haksız maaş ödendi mi?

Askerde maaş almaya devam eden Beşli'nin müdür yaptığı Tunca'ya da haksız maaş ödendi mi?

Hakan Olgaç, haksız yere maaş ödemelerine neden dur demedi? Çavuşoğlu'na da Beşli gibi haksız maaş ödendi mi?

A+A-

"Çanakkale Savaşı’nda Siper Hayatı ve Cephede Sosyal Faaliyetler

Münim Mustafa anılarında siperde yaşanan olumsuzlukları ise şöyle ifade etmektedir:
“Bizi en çok sıkan şeylerden biri de sineklerdi. Aman yarabbi! Bunlar ne yılışık mahluklardı! Yemek yerken çatalımızın ucundaki lokmaya binlerce sinek hücum ediyor ve ellerimizle bile bu haşaratı defetmeye muvaffak olamıyorduk. Bu milyonlarca sinek bizi uyurken de rahat bırakmıyordu. İngiliz taburlarının hücumu kadar mühlik olan haşarattan kurtulmak için birçoğumuz İstanbul’dan getirttiği cibinlik altına girerek yemeğin bulunduğu sefertasını da almak suretiyle biraz rahat yemek yiyebilmekteydi.”
Cephedeki sıkıntılardan bir diğeri de şiddetli çarpışmalar ve yoğun ateşten dolayı gömülemeyen cesetlerden etrafa yayılan koku idi. Tahammülü zor olan bu kokunun kısmen de olsa bastırılması için beyaz bez içine dikilmiş kâfur torbacıkları askerin boynuna ya da göğsüne asılmıştır (Özkök 1992:129).

Ayrıca sıcakların artırması ile birlikte azalan su kaynakları temizliği de olumsuz yönde etkilemiştir. Askerlerin çoğu zaman günlerce yıkanamamış ve bu kirlilik, “bit” salgınının ortaya çıkmasına sebep olmuştur (Fahrettin Altay 2002:108). Muhtemel bir salgını önlemek için imkân bulundukça erlerin haftada bir kere yıkanabilmesini sağlamak üzere “yunaklar” (seyyar banyo) hazırlanmış, sık sık bit yoklamaları yaptırılması, sahra helâlarının söndürülmüş kireç ve kireç sütü ile dezenfekte edilmesi, içme sularının temiz kaynaklardan alınması ve küplere musluk takılması gibi tedbirlere başvurulmuştur. (Özbay 1976:I,237).

Uzun süren yağmurlar, siperleri su ile doldurmuş, birçok cephane sandığı ıslanmış; sel askeri zor durumda bırakmıştır. Her iki taraf ıslanan elbiseleri kurutmak sel nedeni ile dolan ve yıkılan siperleri tamirle uğraşmışlardır
(Münim Mustafa1998:118; Ayhan 2003: 106).

Yaklaşan kış soğuklarına hazırlık olmak üzere askere daha yaz aylarında, kaput, postal, iç çamaşır, kışlık eldiven vb. ihtiyaç duyulacak malzemelerin gönderilmesi istenmiştir. Yaklaşan kış için alınan tedbirlerin yeterli olmayışı birçok askerin kışın dondurucu soğuklarına maruz kalmasına neden olmuş; özellikle kasım ve aralık aylarında sıcaklığın sıfır derecenin altına düşmesi ile birçok Türk askeri donarak şehit olmuştur (Erdemir 2008: 298). Soğuk
ve elverişsiz hava şartları müttefik askerleri için de sıkıntı olmuştur. Meselâ Anzak’ta çıkan bir fırtınada 280 Anzak askeri ölmüştür (Ayhan 2003:107).
Savaşın zorunlu kıldığı olumsuz fiziki şartlara rağmen Türk askerinin inancı, umudu ve haklı hayat mücadelesi siper hayatının zorluklarını bertaraf etmiştir."

Öncelikle, Çanakkale tarihinden alıntı yaptığımız bu detayları "paralı askerlik" döneminde de Aydın BŞB'deki maaşlı sıfatları ve ASKİ'deki Abone Daire Başkanlığı görevinden dolayı maaş ve huzur hakları kesilmeden tıkır tıkır cebine indiren Egemen Emre Beşli'nin bir güzel okumasını, 7 düvele ve emperyalizme diz çöktürten başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, şehitlerimizi, bu ülkenin neler çekilerek, nasıl kurulduğunu unutmamasını tavsiye ediyoruz!

Beşli'ye soruyoruz: "Tokluk taşı" diye bir şey duydunuz mu? Ananız sizi İstanbullar'dan Aydın'a uğurlarken heybenize tokluk taşı koydu mu?

Sayın Beşli, analarımız oğullarını Çanakkale harbine yayan yapıldak uğurlarken heybelerine tokluk taşı koyarlardı! Neden mi? Çanakkale harbinde hendekte savaşan askerlerimiz taşı ağızlarına alıp sormaya başladıklarında; mide doğal olarak enzim sağlıyor, geçici bir süre de olsa açlık duygusunu körertiyorlardı! Yedikleri neydi biliyor musunuz? Analarının heybelerine koydukları bulgurdu! O bulgurları da suyla ıslatıp yiyiyorlardı! 

Çanakkale Zaferi kitaplarının bir tanesinin "ön sözü"nü dahi okumuş olan bir insan; paralı askerlik döneminde avanta maaş ve huzur haklarını çatır çatır yemek için cebine indirir mi?

Anneniz, babanız sizi böyle mi eğitti, böyle mi terbiye verdi? Utanmadınız mı o avanta maaşları yerken? Vicdanınız hiç sızlamadı mı? Bu saatten sonra 4 ayaklı, 8 kollu insan olsanız ne yazar? Ya sizi hala oralarda tutan utanmazlara ne denmeli?

Egemen Emre Beşli... Sizi Aydın'a getiren Nermin Canyurt'la da papaz olmuşsunuz! Çokta tın dı hani... Fakat, Müfettişler sizin dışınızda "Müdür" yaptığınız (Vekaleten) Ünal Tunca'ya da hak etmediği şekilde haksız yere maaşlar ödendiğini bulmuşlar!

Hakan Olgaç'ın bu işlerden haberinin olmamasını düşünmek; Arapapıştı kanyouna balina avına gitmeye benzer!

Ozan Çavuşoğlu'na gelince... Müfettiş raporlarına dayanılarak Aydın Valiliği'nin açığa almasından çok korkuyormuş! Hatta üniversite diplomasının akıbetinin ortaya çıkması ile birlikte yakın çevresine "ASKİ'deki Daire Başkanlığı (Vekalet) maaşlarıma bile kılıf hazırladım; Özlem Başkanım bana dokundurtmaz" diyormuş!

Ne hoş değil mi?

Her haltı işle, ondan sonra devletin dokunacağını anladığında da "Özlem Başkanım bana dokundurtmaz" de. 

Ayrıca Egemen Emre Beşli'ye teşekkürlerimiz de iletelim... Dün bayağı bir Müfettişlere yardımcı olmuş... Müfettişlerin bir dediğini iki etmemiş, istedikleri her bilgi ve belgeyi yetiştirmiş! 

Beşli'nin bu çalışma performansı doğal olarak birilerinin de dikkati çekmiş ve "Ofis-Boy gibi çalışıyor" yakıştırmalarının yapılmasına neden olmuş... Beşli'nin bu türden yakıştırmalara kulak asmamasını, 18 Mart Çanakkale Zeferimize ait kitapların arasında askerlerimizin siperde nasıl yaşadıklarına anlatan kitapları okumasını tavsiye ederiz... Askerlik görevi kutsaldır... Karpuzkaldıran'da yapılanlara da hiç benzemez!   

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.